Kümüş & Yüksel Partners Logo

Ulusal Eşya Taşımasında Taşıyıcının Gecikmeden Doğan Sorumluluğu

TAZMİNAT HUKUKU
25 May 2025
Post görseli

ULUSAL EŞYA TAŞIMASINDA TAŞIYICININ GECİKMEDEN DOĞAN SORUMLULUĞU

1. Taşıyıcının Eşyayı Taşıma Süresi İçinde Teslim Etme Yükümlülüğü

Taşıma süresi, “taşıyıcının sözleşmeden doğan taşıma edimini yerine getirmek için gereken süreyi” ifade eder. Bir diğer tabirle bu süre “teslim süresi” olarak adlandırılır. Taşıyıcı, anlaşılan sürenin ya da bir sürede anlaşılmadıysa makul sürenin sonunda eşyayı istenilen yere teslim etmekle yükümlüdür.

Taşıma süresinin başlangıcı, taşıyıcının eşyayı teslim almasıyla başlar, taşıyıcının istenilen yere eşyayı götürüp teslim etmesiyle son bulur. Taşıma süresinin başlangıcı eşyanın teslim alındığı an değil de taraflar arasında belirlenmiş başka bir tarih de olabilir.

Taşıma sözleşmelerinde, taraflar istedikleri takdirde bir taşıma süresi de belirtebilir, fakat böyle bir zorunlulukları olmadığı için hiçbir tarih belirlemeden sözleşmede süreyi açık da bırakabilir. Sözleşmede herhangi bir tarihin açıkça belirtilmemesi her ne kadar sözleşmeyi geçersiz kılmasa da yine de taşımanın belirli süreler içerisinde gerçekleşmesi gerektiği konusunu değiştirmemektedir. Taşıma sözleşmesinde taşıma süresi ilgili herhangi bir madde bulunmayan durumlarda taşıyıcıya sınırsız süre hakkı tanınmamakta olup taşımanın bir makul süre içerisinde yapılmış olması gerekmektedir.

Kanunda makul sürenin nasıl belirleneceğine veya nasıl hesaplanacağına dair bir yöntem ve bilgi bulunmamaktadır. Makul sürenin belirlenmesinde; eşyayı taşıyan aracın cinsi, eşyanın cinsi, eşyanın miktarı ve tonajı, taşımanın gerçekleştirileceği güzergâh, göndericinin taşıyıcıdan istediği emir ve talimatlar ile coğrafi koşullar göz önünde bulundurulmalıdır.

Buna ek olarak parsiyel taşımalar, yani birbirinden farklı müşterilerin yüklerinin aynı araçta taşınacağı durumda (parça eşya taşımacılığı) ilgili sürenin hesaplanmasında tüm eşyayı toplamak için harcanacak olan zamanın da göz önüne alınması gerekmektedir.

Bu noktada makul sürenin hesaplanmasında sadece taşıma olayındaki yolculuğun ilk başta olan koşulların dikkate alınması gerektiği görüş hâkimdir. Bu durumda taşıma gerçekleştirilirken oluşan olaylar göz önünde bulundurulmaz.

2. Gecikmeden Kaynaklı Zararlar

Eşyanın taşınmasında taşıyıcının hem hasardan hem ziyadan hem de geç teslimden dolayı sorumlu tutulması için gerekli unsurların en başında zararın olması gerekmektedir. Zarardan sorumluluktan bahsedilebilmesi için evvela zararın oluşması gereklidir. Zarar meydana gelmediyse, hukuki olarak taşıyıcının sorumluğu da olmayacaktır.

Teslimin gecikmesinden dolayı ortaya çıkan zarar genellikle malvarlığıyla ilişkili zararlardır. Örnek vermek gerekirse, eşyanın geç teslimi nedeniyle gönderilenin cezai şart ödemek durumunda kalması, taşınan malın piyasa fiyatı değerinde düşüş oluşması, gümrük vergilerinde artış olması, üçüncü kişilere gönderilenin verdiği taahhütleri gerçekleştirememesi, tazmin yükümlülüğünden kaçınmak istemesinden dolayı eşyanın muadilinin temini için ekstradan masraf, çaba ve emek verilmesi denebilir.

Taşımadan kaynaklı zararlarda “zararın paylaştırılması ilkesi” kabul görmüştür. Eşyayı gönderenin veyahut gönderilenin ayıbı ya da davranışı zararın meydana gelmesinde etkili olmuşsa hâkim tazminatı belirlerken maksadına uygun ve adil bir şekilde zararın paylaştırılmasına ilişkin takdir hakkını kullanacaktır.

Maddi zarar, sadece fiili olarak ortaya çıkan zarar olarak ele alınmaz, yoksun kalınan kar ve diğer oluşabilecek tüm ekonomik kayıplar da maddi zarar kapsamındadır. Eşyanın piyasa değerinin geç teslimden dolayı düşmesi, depolanma ücretinde veya gümrük giderlerinde artış meydana gelmesi, eşya üretim için kullanılacak türden ise üretimdeki kayıplar ya da azalmalar, üçüncü şahıslarla yapılan anlaşmaların ifa edilememesinden dolayı ödenen cezalar, kazanç kaybı, eşyanın fuara yetişememesi sebebiyle müşteri veya pazar kaybı ve eşyanın daha fazla maliyete sebep olacak şekilde taşınması, gecikmeden kaynaklı olarak talep edilebilecek zarar kalemlerine örnek olarak verilebilir.

Öğretide, manevi zararların taşıyıcının sorumluluğu çerçevesinde istenip istenemeyeceği konusunda tartışmalar bulunmaktadır. Yargıtay, salt taşıma sözleşmesine aykırılık sebebiyle manevi şahsiyete bir saldırının mümkün olmadığından bahisle manevi zarar taleplerini reddetme yoluna gitmektedir.

Zarar sebebiyle ileri sürülecek taleplere ek olarak geç teslim durumunda zararın varlığı bulunmasa dahi taşıma ücreti gecikme süresine orantılı şekilde taşıma ücreti indirilir. İndirim kuralı zararın varlığına bağlanmış değildir. Bu yönden taşıma ücretinden bir indirim yapılması bir tür cezai şart olarak değerlendirilmektedir. Ancak, taşıyıcı her türlü özeni gösterdiğini ispat ederse taşıma ücretinden indirime de gidilmez.

3. Taşıyıcının Sınırlı Sorumluluğu

“Sınırlı sorumluluk ilkesi” taşıma hukukunun temel taşı ilkelerinden biri olarak kabul edilmiştir. Bu ilkenin kabul edilmesi ve sorumlulukta sınırlamaya gidilmesinin asıl sebebi, taşıyıcının karşılaşacağı riskleri minimum seviyeye çekerek ve daha hesaplanabilir hale getirerek taşıma işini cazip hale getirmektir. Riskin azaltılması ile eşyasını taşıtmak isteyen bakımından da daha makul taşıma ücretleri belirlenmesi mümkün kılınmaktadır.

Taşıyıcının gecikmeden kaynaklanan sorumluluğu TTK m.882 taşıma ücretinin üç katı olarak sınırlandırılmıştır. Tazminat talep eden, her ne kadar gecikmeden kaynaklanan tüm zararlarını kanıtlasa da ödenecek tazminat miktarı üç katını geçemez. Taraflar taşıma ücretini belirlememişlerse hâkim üst sınırı kendisi belirleyecek, taşıma ücreti ayni olarak belirlenmişse nakdi değerini de belirleyecektir.

4. Sınırlı Sorumluluğun İstisnası

Taşıma hukukunda ana kural sınırlı sorumluluk olsa dahi, somut olayda şart ve koşullar oluşmuşsa hak sahibi taşıyıcının sınırsız sorumluluğuna gidebilecektir. Bu halde, taşımada gecikme halinde taşıma ücretinin üç katını aşan talepler bakımından da taşıyıcı sorumlu tutulabilecektir.

Sorumluluk sınırlarından ve sorumluluktan kurtulamayacağıyla ilgili düzenlemeye TTK m. 886’da yer verilmiştir. Buna göre, zarara, kasten veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin sebebiyet verdiği ispat edilen taşıyıcı veya eylem ve ihmalinden kendi filleri gibi sorumlu bulunduğu yardımcıları sorumluluk sınırlamalarından yararlanamayacaktır.

5. Sorumluluğu Ortadan Kaldıran Haller

Türk Ticaret Kanunu’nda bulunan sorumluluktan kurtulma halleri, sorumluluğun yumuşatılmış hali olarak benimsenir. Taşıyıcının gecikmeden doğan sorumluluğunun ortadan kalkacağı haller açısından TTK m. 876 (genel olarak) ve TTK m. 878 (özel haller) maddelerinde düzenlenmiştir.

Şöyle ki, taşıyıcının göstermesi gereken en fazla özeni göstermesi halinde dahi neticeyi önleyemeyeceği ve imtina edemeyeceği nedenlerden dolayı olmuşsa taşıyıcının gecikmeden ötürü sorumluluğuna gidilemeyecektir.

Taşıma işleriyle meşgul olması sebebiyle tacir kapsamına giren taşıyıcıdan basiretli biri gibi hareket etmesi beklenmelidir. Basiretli bir tacirin göstereceği özen, normal bir kişinin göstermesi gereken ortalama bir özenden daha fazla olmalıdır. TTK bu hükümlerin de üzerinde “en yüksek özen” diyerek basiretli tacir özeninden de daha yüksek bir özen benimsemiştir. Bu bakımdan taşıyıcının kurtuluş kanıtı getirmesi epeyce zorlaştırılarak, kusursuz sorumluluğa yaklaşılmıştır.

TTK m. 876 hükmü genel olarak sorumluluktan kurtulma hali olarak nitelendirilmekte iken gecikmenin TTK m. 878’de sayılan özel hallerden birine bağlanabilmesi ihtimalinde de taşıyıcının sorumluluktan kurtulacağı düzenlenmiştir. Gecikmenin bu hallerden birine bağlandığının ispatı yine taşıyıcı üzerine düşmektedir. Bu haller aşağıdaki şekilde sıralanmış olup sınırlı sayıda kabul edilmiştir ve genişletilemez:

“a) Sözleşme veya teamüle uygun olarak üstü açık bir aracın kullanılmış olması yahut güverteye yükleme yapılması. b) Gönderen tarafından yapılan yetersiz ambalajlama. c) Eşyanın gönderen veya gönderilen tarafından işleme tabi tutulması, yüklenmesi veya boşaltılması. d) Eşyanın; özellikle kırılma, paslanma, bozulma, kuruma, sızma, olağan fire yoluyla kolayca zarar görmesine yol açan doğal niteliği. e) Taşınacak paketlerin gönderen tarafından yetersiz etiketlenmesi. f) Canlı hayvan taşıması. g) 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu ile diğer kanun ve düzenlemelerde yer alan hükümlerin taşıyıcının sorumluluktan kurtulmasını haklı gösterdiği hâller”

TTK m. 854, sözleşmelere konulan sorumsuzluk maddelerinin geçersiz olacağını belirterek gönderici ve alıcının haklarını bu konuda korumaya almıştır. TTK’nin taşıyıcıya yüklemiş olduğu sorumluluğun sözleşme ile önceden hafifletilmesinin mümkün olmayacağı açıkça belirtilmiştir. Zarar oluştuktan sonra taraflar arasında yapılacak olan sözleşmelerle ilgili herhangi bir hususa ise yer verilmemiştir. Dolayısıyla gönderen, zararın meydana gelmesinden sonra zarardan haberdar olmuş ise zararın doğumundan sonra taşıyıcı ile yapılacak sorumsuzluk anlaşmaları da geçerli kabul edilecektir.

6. Taşıyıcının Sorumluluğu Sebebiyle Açılacak Tazminat Davası

Üzerine düşen edim borcunu gerçekleştiremeyen ve sorumluluktan kurtulma nedenlerinden de faydalanamayan taşıyıcının eşyanın gecikmesi, durumunda oluşan zararı gidermesi gerekecektir.

Taşımada oluşan gecikmeden kaynaklanan zararları gidermeyen taşıyıcıya karşı tazminat davası açılabilecektir. Dava açılmadan evvel dava şartlarının yerine getirilmesi gerekmektedir.

7. Arabuluculuğa Başvuru Zorunluluğu

TTK m. 4/1 (a) uyarınca, “Tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu Kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır.”

Yine TTK m. 5/A’nın ilk fıkrasına göre “…ticari davalardan, konusu bir miktar para olan alacak, tazminat … davalarında, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”

İlgili madde hükümleri uyarınca taşıma işleri, TTK’da düzenlenmekle mutlak ticari dava sayılmakta olup zorunlu arabuluculuk sürecine tabi tutulmaktadır.

8. Bildirim Yükümlülüğü

Hak sahibinin gecikmeden dolayı talep hakkının olması için TTK m.889/3’de belirli bir süre içerisinde bu gecikmenin bildirilmesi ön koşul olarak düzenlenmiştir. Buna göre, gönderilen, taşıyıcıya, teslim süresinin aşıldığını, teslimden itibaren yirmi bir gün içinde bildirmezse, gecikmeden kaynaklanan hakları sona erer. Bu süre, teslim anı ile başlamaktadır.

Aynı hükmün son fıkrasına göre, gecikmenin teslim sırasında eşyayı taşıyana yapılması yeterli görülmüştür. Teslimden sonra yapılan bildirimin ise kural olarak yazılı olması şarttır. Ancak, kanun koyucu bu yazılılık şartını yumuşatarak bildirimin telekomünikasyon araçları yardımıyla da yapılabileceğini düzenlemiştir. Bildirimde bulunanın kim olduğu herhangi bir şekilde anlaşılıyorsa, imzaya gerek yoktur. Sürenin korunması için bildirimin zamanında gönderilmiş olması yeterlidir.

9. Tazminat Davasında Davacı Taraf

Taşıyıcıyla sözleşme imzalayan taşıma sözleşmesinin tarafı, yani gönderen davacı sıfatına sahip olur. Sözleşmenin 3.kişi lehine olması durumunda, gönderilen de davacı sıfatına haizdir. Gönderilenin dava açma hakkının taşıyıcıya talimat verme hakkını kazandığı andan itibaren başlayacağı kabul edilmektedir. Yine gönderenin haklarına halef olanların da dava açma hakkının bulunduğunun kabul edilmesi gereklidir.

Eşyanın sahibi, gönderen/gönderilenden farklı biri ise eşyanın maliki haksız fiil sorumluluğu çerçevesinde taşıyıcıya karşı dava açabileceği kabul edilmektedir.

Taşıma sigortası yapan sigorta firması da davacı taraf sıfatına haizdir. Meydana çıkan risklerden dolayı tazminat ödeyen sigortacı, TTK m. 1472/1 madde hükmüne dayanarak sigortalının yerini alır.

10. Tazminat Davasında Davalı Taraf

Taşıma sözleşmesine dayalı tazminat davasında davalı, taşıma konusu eşyayı taşımakla sorumlu akdî taşıyıcıdır. Hak sahibi, birden fazla taşıyıcının olması durumunda taşımayı gerçekleştiren tüm taşıyıcıların sorumluluğuna gidebileceği gibi sadece birini de davalı olarak gösterebilecektir.

TTK m. 887 gereğince, doğrudan taşıyıcı yardımcılarına husumet yöneltildiği durumlarda, yardımcılar da davalı taraf sıfatına sahip olabilir.

Fiili taşıyıcı da TTK m. 888/1 maddesi uyarınca asıl taşıyıcı gibi sorumlu olacaktır. Bu hüküm gereğince fiili taşıyıcıya karşı da tasarruf hakkı sahibinin dava açma hakkı bulunmaktadır. Asıl taşıyıcı ve fiilî taşıyıcı müteselsilen sorumludurlar. Ancak, asıl taşıyıcının gönderen veya gönderilen ile, sorumluluğun genişletilmesi için yaptığı sözleşmeler, fiilî taşıyıcıya karşı, bunları yazılı olarak kabul etmesi şartıyla geçerlidir.

11. Gecikmeden Doğan Taleplerde Zamanaşımı

Zamanaşımı süreleri, taşıma hukukunun mahiyeti göz önünde bulundurularak uyuşmazlığın hızlı çözülmesi ve delillerin yok olması tehlikesiyle baş başa kalmaması için kısa tutulmuştur. TTK m. 855’de zamanaşımı düzenlenmiştir. Söz konusu maddede birinci fıkrada, eşya taşımasında meydana gelen zararlardan sorumluluk davası açılabilmesi için 1 yıl zamanaşımı süresi öngörülmüştür.

Bu süre, eşya taşımasında, eşyanın gönderilene teslimi ile başlar. Taşıma işinde birden fazla taşıyıcı olması halinde açılacak davada zamanaşımının başlangıcı olarak son taşıyıcının eşyayı gönderilene teslim ettiği tarih baz alınır.

Söz konusu 1 yıllık zamanaşımının istisnası, zararın taşıyıcının kastından veya pervasızca bir davranışıyla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinden veya ihmalinden dolayı meydana gelmesidir. Bu halde 1 yıl değil 3 yıllık zamanaşımı süresi söz konusu olacaktır.

12. Görevli ve Yetkili Mahkeme

Görevli mahkeme bakımından TTK m. 5 uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın nispi ve mutlak ticari davalarda asliye ticaret mahkemeleri görevlidir. Taşıma işleri de TTK’da düzenlenen işlerinden olması nedeniyle mutlak ticari dava sayılır ve asliye ticaret mahkemelerinde görülür.

Bununla beraber gönderenin tüketici sıfatı taşıdığı hallerde görevli mahkeme tüketici mahkemesi olacaktır. Tüketici, “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” olarak tanımlanmaktadır. Tarafların tüketici sıfatını alması bakımından tarafın sıfatından çok, onun hukuki işlem yaparken ortaya koyduğu irade dikkate alınmalıdır.

Yetkili mahkeme bakımından ise TTK m. 890/1’e göre, davalının yerleşim yerine ek olarak malın teslim alındığı ya da teslim için belirlenen yer mahkemesi de yetkili olacaktır.

Ayrıca, fiilî taşıyıcıya karşı açılacak dava, asıl taşıyıcının yerleşim yeri mahkemesinde, asıl taşıyıcıya karşı açılacak dava fiilî taşıyıcının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir.

    Kümüş & Yüksel Partners Logo

İletişim

E-Posta: info@kypartners.av.tr

© 2024-2025 Tüm hakları saklıdır | KY Partners