Kümüş & Yüksel Partners Logo

Tutuklama Kararına İtiraz Süreci ve Tazminat Davası

CEZA HUKUKU
05 Ağu 2025
Post görseli

TUTUKLAMA KARARINA İTİRAZ SÜRECİ VE TAZMİNAT DAVASI

Tutuklama kararı, bireyin özgürlüğünü kısıtlayan ciddi bir tedbir olduğundan, bu karara karşı etkili bir itiraz mekanizması hukukun üstünlüğü ilkesinin ve adil yargılanma hakkının temel bir güvencesidir. Türk Ceza Muhakemesi Kanunu (“CMK”), bu itiraz sürecini detaylı bir şekilde düzenlemiştir.

1. İtiraz Hakkı ve Süresi

Tutuklama kararına karşı itiraz, şüpheli veya sanığa tanınan en önemli haklardan biridir. Bu hak, özgürlük ve güvenlik hakkının korunmasında kritik bir rol oynar. İtiraz süresi, kararın şüpheli veya sanığa tefhim edildiği (yüzüne okunduğu) veya tebliğ edildiği (yazılı olarak bildirildiği) tarihten itibaren 7 gündür. Bu süre, tutuklandığı günden sonraki gün hesaplanmaya başlar; tutuklandığı gün hesaba katılmaz. Örneğin, Salı günü tutuklama kararı verilmişse, Çarşamba günü 1. gün olarak hesaplanır. Bu kısa ve kesin süre, özgürlük kısıtlamasına karşı hızlı bir hukuki müdahale imkânı sunar. Bu süreden sonra yapılan itirazlar, tutukluluğun gözden geçirilmesi talebi olarak değerlendirilir ve farklı bir hukuki prosedüre tabi olur. Bu ayrım, hukuki yolların doğru ve zamanında kullanılmasının önemini gösterir.

2. İtiraz Edebilecek Kişiler

Tutuklama kararına itiraz başvurusu, doğrudan tutuklanan şüpheli veya sanık ya da onların avukatı (müdafii) tarafından yapılabilir. Kanun, bu hakkı daha geniş bir çevrenin kullanabilmesine imkan tanımıştır. Tutuklanan kişinin eşi ve yasal temsilcisi (kayyım, vasi veya velisi) de tutuklama kararına itiraz edebilir. Bu düzenleme, tutukluluğun birey üzerindeki etkisinin ötesinde, ailesel ve sosyal bağlamda da önemli sonuçlar doğurduğunu ve bu nedenle ilgili yakınların da hukuki sürece dâhil olabilmesini sağlamayı amaçlar. Bu, özellikle tutuklu kişinin kendi başına hukuki işlem yapamayacağı durumlarda önemli bir güvence oluşturur.

3. İtirazın Yapılacağı Merciler ve İnceleme Usulü

İtiraz dilekçesi veya beyanı, öncelikle tutuklama kararını veren hâkim veya mahkemeye sunulur. Kararı veren merci, itirazı haklı görürse, kendi kararını düzelterek tutuklunun serbest bırakılmasına karar verebilir. Bu, yargılamanın ilk aşamasında hatalı kararların hızla düzeltilmesine olanak tanır. Aksi takdirde, itirazı incelemeye yetkili üst mercie dosya, en geç 3 gün içinde gönderilir. İtirazın yanlış merciine verilmesi, talebin reddine neden olmaz; dosya ilgili yetkili mercie iletilir. Bu durum, hukuki süreçteki olası hataların bireyin hak kaybına yol açmasını engellemeyi hedefler.

    3.1. Yetkili Merciler (CMK m.268/3-b)

    İtirazı inceleyecek yetkili merciler, kararı veren merciye göre farklılık gösterir:

    • Sulh Ceza Hakimliği Kararlarına Karşı: İtirazları, kararı veren Sulh Ceza Hakiminin yargı çevresinde bulunduğu Asliye Ceza Mahkemesi hakimi inceler. Eğer Sulh Ceza Hakimliği, Asliye Ceza Hakimi olarak görev yapıyorsa, itirazı Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı inceler.
    • Asliye Ceza Mahkemesi Kararlarına Karşı: İtirazları, yargı çevresinde bulundukları Ağır Ceza Mahkemesi inceler.
    • Ağır Ceza Mahkemesi ve Başkanı Tarafından Verilen Kararlara Karşı: İtirazları, o yerdeki Ağır Ceza Mahkemesi birden çok daireden oluşuyorsa, numara olarak kendisini takip eden daire; tek daire ise en yakın Ağır Ceza Mahkemesi inceler. Bu kademeli itiraz sistemi, tutuklama kararlarının bağımsız ve üst düzey bir yargı denetimine tabi tutulmasını sağlayarak, hukuki güvenceleri pekiştirir.

    3.2. İnceleme Usulü

    İtiraz incelemesi kural olarak dosya üzerinden yapılır, yani duruşma yapılmaz. Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve ardından müdafi veya vekil dinlenir. Bu usul, hızlı karar verilmesini sağlarken, önemli hukuki argümanların göz ardı edilmemesini temin eder. İtiraz başvurusu herhangi bir harca tabi değildir.

4. Tutukluluğun Periyodik İncelenmesi

Tutukluluk hali, yargılama süresince dinamik bir şekilde takip edilir ve belirli aralıklarla yeniden değerlendirilir. Bu, tutukluluğun sürekli olarak haklı nedenlere dayanmasını sağlamak ve keyfi uzatmaların önüne geçmek amacıyla uygulanan önemli bir güvencedir.

  • Soruşturma Evresinde: Tutukluluk hali, soruşturma evresinde en geç 30 günlük süreler içinde Sulh Ceza Hakimi tarafından re'sen (kendiliğinden) incelenir. Bu inceleme sırasında şüpheli ve müdafi dinlenir. Bu düzenli inceleme, tutukluluğun devamının gerekliliğinin sürekli olarak sorgulanmasını sağlar.
  • Kovuşturma Aşamasında: Kovuşturma aşamasında ise, yargılamayı yapan mahkeme tarafından her duruşmada, koşullar gerektiği takdirde duruşma aralarında veya en geç 30'ar günde bir re'sen incelenir. Ayrıca, CMK'nın 108. maddesi uyarınca, 90'ar gün içinde de kişi veya müdafii dinlenilerek, duruşma yapılması ile re'sen inceleme yapılabilmektedir. Bu periyodik ve zorunlu incelemeler, tutukluluğun makul süreyi aşmasını engellemeyi ve özgürlük kısıtlamasının her aşamada hukuka uygunluğunu ve gerekliliğini sağlamayı hedefler. Bu sürekli denetim, bireyin özgürlük hakkının korunmasında yargı organlarının proaktif rolünü vurgular.
Konu Açıklama Yasal Dayanak / Notlar
İtiraz Süresi 7 gün CMK m.101/5, m.104/2, m.267, m.268
Sürenin Başlangıcı Kararın tefhiminden/tebliğinden sonraki gün başlar, tutuklandığı gün hesaba katılmaz.
İtiraz Edebilecek Kişiler Şüpheli/Sanık, Müdafi (Avukat), Eşi, Yasal Temsilcisi (Kayyım, Vasi, Velisi). CMK m.262/1
İtirazın Yapılacağı Merci (İlk Başvuru) Tutuklama kararını veren Hakim/Mahkeme.
İtirazı İnceleyecek Yetkili Merciler (CMK m.268/3-b) Sulh Ceza Hakimliği Kararına: Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi.
Sulh Ceza Hakimi Asliye Ceza olarak görüyorsa: Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı.
Asliye Ceza Mahkemesi Kararına: Ağır Ceza Mahkemesi.
Ağır Ceza Mahkemesi Kararına: Numara olarak kendisini takip eden Ağır Ceza Mahkemesi dairesi (tek daire ise en yakın Ağır Ceza Mahkemesi).
İnceleme Usulü Kural olarak dosya üzerinden yapılır (duruşma yapılmaz). Gerekirse Cumhuriyet savcısı ve müdafi/vekil dinlenir. CMK m.271
Harç İtiraz başvurusu harca tabi değildir.
Kararı Veren Merciin Düzeltme Yetkisi İtirazı haklı görürse, kararı veren hakim/mahkeme 3 gün içinde kararını düzeltebilir. CMK m.268/2
Yanlış Mercie Başvuru İtirazın yanlış merciine verilmesi talebin reddine neden olmaz, dosya yetkili mercie gönderilir.

5. Haksız Tutuklama Nedeniyle Tazminat Davası

Haksız yere özgürlüğünden mahrum bırakılan kişilerin uğradığı zararların giderilmesi, hukuk devleti ilkesinin ve bireysel hakların korunmasının önemli bir gereğidir. Türk hukukunda, haksız tutuklama nedeniyle tazminat davası açma imkanı, CMK ile güvence altına alınmıştır.

    5.1. Tazminat Davasının Koşulları ve Yasal Dayanağı

    Haksız tutuklama nedeniyle tazminat davası, 5271 sayılı CMK'nın 141. maddesinde detaylı olarak düzenlenmiştir. Bu dava türü, kamuoyunda genellikle "Beraat Tazminatı" olarak da bilinir. Dava, doğrudan devlete karşı, Maliye Hazinesi'ne izafeten açılır.

    Tazminat talep edilebilecek durumlar, CMK m.141/1'de açıkça belirtilmiştir. Bunların başında, kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalama, haksız tutuklama veya tutukluluğun devamına karar verilmesi gelir. Koruma tedbirleri (yakalama, gözaltı, tutuklama gibi) hukuka aykırı bir şekilde uygulandığında veya kişi hakkında yürütülen soruşturma veya kovuşturma sonucunda beraat, kovuşturmaya yer olmadığı gibi beraat hükmüyle sonuçlanan bir karar verildiğinde, o koruma tedbiri haksız kabul edilir ve tazminat hakkı doğar. Bu düzenleme, devletin, iyi niyetle dahi olsa uyguladığı tedbirlerin hukuka aykırı olduğunun veya temelden yoksun olduğunun anlaşılması halinde, bireyin uğradığı zararı tazmin etme sorumluluğunu üstlendiğini gösterir. Bu, keyfi veya özensiz koruma tedbiri uygulamalarına karşı caydırıcı bir mekanizma işlevi görür.

    5.2. Maddi ve Manevi Tazminat Hesaplaması

    Haksız tutuklama nedeniyle açılan davalarda, hem maddi hem de manevi zararların tazmini talep edilebilir. Mahkeme, tazminat talebini ve sunulan belgeleri, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre değerlendirir.

    • Maddi Tazminat: Maddi zarar, haksız yere özgürlüğünden mahrum bırakılan kişinin bedenen veya malen uğradığı mali kayıpları ifade eder. Bu kapsamda, tutukluluk süresi boyunca yoksun kalınan kazanç (işten çıkarılma nedeniyle ödenmeyen ücretler, ikramiyeler, sosyal haklar ve kıdem tazminatı gibi kalemler dahil) talep edilebilir. Kişinin herhangi bir işi ve kazancı olmasa bile, tutuklu kaldığı süreye göre asgari ücretten hesaplanacak bir tazminat talep etme hakkı bulunur. Mahkeme, maddi tazminatın hesaplanması için genellikle bilirkişi incelemesine başvurur.
    • Manevi Tazminat: Manevi tazminat, tutuklanan şahsın sosyal çevresinde itibarının sarsılması, özgürlüğünden yoksun kalınması nedeniyle duyulan elem, ızdırap ve ruhsal sıkıntıların bir ölçüde de olsa giderilmesi amacını taşır. Manevi tazminatın hesaplanmasında belirli bir formül bulunmamaktadır. Bunun yerine, mahkeme, kişinin sosyal ve ekonomik durumu, isnat edilen suçun niteliği, tutukluluğun süresi ve benzeri faktörleri göz önünde bulundurarak, haksız zenginleşmeye yol açmayacak ve hakkaniyet kurallarına uygun bir miktar belirler. Maddi ve manevi tazminatın ayrı ayrı talep edilebilmesi, haksız tutuklamanın hem somut mali kayıplara hem de bireyin ruhsal bütünlüğüne verdiği zararın bütüncül bir şekilde ele alındığını gösterir.
    • Faiz: Talep edilmesi halinde, gözaltı tarihinden itibaren yasal faiz uygulanması istenebilir. Dava dilekçesinde faiz istenmemişse dahi, hükmedilen tazminat kalemlerine dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanır.

    5.3. Dava Süreleri ve Yetkili Mahkeme

    • Dava Açma Süresi: Haksız tutuklama nedeniyle tazminat isteminde bulunma süresi, ilgili dosyanın kesinleşmesinin ilgiliye tebliğinden itibaren 3 ay ve her halde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen 1 yıl içinde sınırlıdır. Bu süreler, zamanaşımı değil, hak düşürücü sürelerdir. Hak düşürücü süreler, belirli bir hakkın belirli bir zaman dilimi içinde kullanılmaması durumunda o hakkın tamamen kaybedilmesi anlamına gelir, bu nedenle bu sürelere titizlikle uyulması kritik öneme sahiptir.
    • Yetkili Mahkeme: Haksız tutuklama tazminat davası için yetkili mahkeme, zarar görenin oturduğu yer Ağır Ceza Mahkemesi'dir. Eğer bu Ağır Ceza Mahkemesi, tazminatla ilgili eylemde (örneğin tutuklama kararını veren mahkeme olarak) bulunmuşsa, davaya başka bir Ağır Ceza Mahkemesi bakar. O yerde başka bir Ağır Ceza Mahkemesi yoksa, en yakın Ağır Ceza Mahkemesi görevli ve yetkili olur. Bu düzenleme, davanın tarafsız bir şekilde görülmesini sağlamayı hedefler.
    • Harç: Haksız koruma tedbirleri nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davaları, davanın niteliği gereği herhangi bir harca veya masrafa tabi değildir.

    5.4. Tazminat Talep Edemeyecek Haller

    CMK'nın 144. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, bazı durumlarda kişiler haksız tutuklama nedeniyle tazminat talep edemezler. Bu istisnalar, devletin tazminat sorumluluğunun sınırlarını belirler ve davanın açılmadan önce dikkatlice incelenmesi gereken hususlardır:

    • Gözaltı ve tutukluluk süresi, başka bir mahkumiyetten mahsup edilmişse. Ancak, Yargıtay içtihatları, bu durumda dahi sembolik bir maddi ve manevi tazminatın hükmedilebileceğini belirtmektedir.
    • Kişi, sonradan yürürlüğe giren lehe kanunlar nedeniyle tazminata hak kazanmışsa, ancak bu lehe düzenlemeler öncesinde tazminata hakkı yok idiyse.
    • Genel veya özel af, şikayetten vazgeçme, uzlaşma veya kamu davasının geçici olarak durdurulması, ertelenmesi veya düşmesi gibi nedenlerle kovuşturmaya yer olmadığı veya davanın düşmesi kararı verilmişse. Ancak, zamanaşımı nedeniyle davanın düşmesi durumunda, kişinin maddi ve manevi tazminat alma hakkı devam edebilir.
    • Suç işleme ehliyetsizliği (örneğin akıl hastalığı) nedeniyle ceza verilmemesi kararı verilmişse.
    • Kişi, suç işlediğini veya suça katıldığını beyan ederek (yalan yere ihbar veya iftira ile) kendi yakalanmasına veya tutuklanmasına neden olmuşsa. Bu istisnalar, tazminat hakkının kötüye kullanılmasını önlemeyi ve devletin sorumluluğunu, bireyin kendi eylemleriyle ortaya çıkan durumlar karşısında sınırlamayı amaçlar.

6. Ceza Yargılaması Sürecinde Avukat Bulundurmanın Önemi

Ceza yargılaması süreci, bireylerin en temel haklarından olan özgürlüklerini doğrudan etkileyen karmaşık ve teknik bir alandır. Bu süreçte, avukatın varlığı ve etkin rolü, adil bir yargılanmanın sağlanması ve bireyin savunma haklarının korunması açısından merkezi bir öneme sahiptir.

    6.1. Adil Yargılanma Hakkı Bağlamında Avukatın Rolü

    Avukat, ceza yargılamasında sadece müvekkilinin temsilcisi olmakla kalmaz, aynı zamanda hukukun üstünlüğü ilkesinin ve adil yargılanma hakkının güvencesi olarak işlev görür. Avukatlar, hem sanıkların hem de mağdurların haklarını korumaya çalışır ve ceza yargılamasının her aşamasında aktif olarak yer alırlar.

    Avukatın varlığı, yargılama sürecinde delillerin hukuka uygun elde edilip edilmediğini sorgulama, yanlış yargılama risklerini minimize etme ve bireylerin insan haklarına saygının korunmasını gözetme açısından hayati öneme sahiptir. Bu "sistemik" rol, avukatı devlet gücü üzerinde önemli bir denetim mekanizması haline getirir ve adalet sistemine olan kamu güveninin sürdürülmesine doğrudan katkıda bulunur. Müdafiden yararlanma hakkı, adil yargılanma hakkının ayrılmaz bir parçasıdır ve bu hakkın etkin kullanımı olmadan adil bir yargılamadan söz etmek mümkün değildir.

    6.2. Soruşturma ve Kovuşturma Sürecinde Avukatın Görevleri

    • Savunma Hakkının Temsil Edilmesi: Avukatlar, sanıkların adil bir şekilde savunulmasını sağlamak için delil toplar, tanıkları sorgular ve iddialara karşı hukuki argümanlar geliştirir.
    • Hukuki Danışmanlık ve Rehberlik: Ceza davaları karmaşık yasal süreçler içerdiğinden, avukatlar müvekkillerine süreç hakkında bilgi verir, haklarını ve yasal seçeneklerini anlamalarına yardımcı olur. Ayrıca, hangi stratejilerin izlenmesi gerektiği konusunda rehberlik sunarlar.
    • Soruşturma Sürecinde Destek: Soruşturma aşamasında avukatlar, müvekkillerini ifade verirken yalnız bırakmaz ve haklarının ihlal edilmemesi için süreci dikkatle izler. Kollukta avukat olmadan alınan ifadelerin yargılamadaki delil değeri düşüktür; zira Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Salduz/Türkiye kararı gibi emsal kararlar, avukat yardımı olmadan alınan ifadelerin adil yargılanma hakkını ihlal edebileceğini vurgulamıştır. Bu durum, avukatın erken aşamadaki varlığının, davanın geleceği üzerindeki belirleyici etkisini gösterir.
    • Kovuşturma Sürecinde Destek: Kovuşturma aşamasında ise avukat, savcılığın iddialarına karşı savunma yapar ve davanın hukuka uygun bir şekilde yürütülmesini sağlar.
    • Hukuki İşlemlerin Takibi: Avukatlar, dilekçelerin hazırlanması, itiraz süreçlerinin yönetilmesi ve dava dosyasının hukuka uygun bir şekilde yürütülmesi gibi işlemleri gerçekleştirir. Yasal prosedürlerin zamanında ve doğru bir şekilde yerine getirilmesi, müvekkil lehine sonucun alınması açısından hayati öneme sahiptir.
    • Mağdur Haklarının Korunması: Avukatlar, sadece sanıkları değil, aynı zamanda mağdurların da davalarda seslerini duyurabilmesi ve zararlarının giderilebilmesi için önemli bir rol oynar. Tazminat taleplerinin hukuka uygun bir şekilde yürütülmesi ve mağdur haklarının etkin bir şekilde savunulması, avukatların sorumluluk alanındadır.
    • Etik ve Profesyonel Davranış: Ceza avukatı, her zaman meslek etik kurallarına uygun davranmakla yükümlüdür. Dürüstlük, gizlilik ilkesi ve hukukun üstünlüğüne bağlılık, bu mesleğin temel değerlerindendir.

    6.3. Savunma Hakkının Güvencesi Olarak Avukat

    Avukatın varlığı, savunma hakkının etkin bir şekilde kullanılabilmesi için vazgeçilmez bir güvencedir. Müdafi olmadan şüphelinin sorgusu yapılarak tutuklama kararı verilemez. Bu kural, tutuklama gibi ağır bir tedbirin ancak hukuki yardımın tam olarak sağlandığı bir ortamda alınabileceğini vurgular.

    Avukatın müvekkiliyle görüşmesi denetime tabi değildir ve konuşulanların başkaları tarafından duyulamayacağı bir ortamda gerçekleşmelidir. Müdafi ile yazışmaları da hiçbir suretle denetime tabi tutulamaz. Bu mutlak gizlilik, savunma hakkının gereğine uygun olarak cereyan edebilmesi için gerekli maddi koşuldur. Bu durum, avukat-müvekkil arasındaki güven ilişkisinin korunmasını ve müvekkilin kendini tamamen ifade ederek savunma stratejisinin en etkin şekilde oluşturulabilmesini sağlar. Bu hukuki koruma, adil bir yargılama sürecinin temel direklerinden biridir ve devletin savunma hakkının bütünlüğüne olan derin bağlılığını gösterir.

7. Sonuç

Tutuklama kararına karşı 7 günlük kısa itiraz süresi ve kademeli inceleme mercileri, özgürlük kısıtlamasına karşı hızlı ve etkili bir hukuki denetim sağlamayı amaçlar. Haksız tutuklama nedeniyle tazminat davası açma imkanı ise, devletin hukuka aykırı veya temelsiz uygulamalarından doğan zararları tazmin etme sorumluluğunu ortaya koyar; bu da devletin hesap verebilirliğinin ve adalet sistemine olan güvenin bir göstergesidir.

Son olarak, ceza yargılaması sürecinin her aşamasında avukat bulundurmanın önemi yadsınamaz. Avukatlar, sadece müvekkillerinin haklarını savunmakla kalmaz, aynı zamanda adil yargılanma hakkının sağlanmasında, delillerin hukuka uygunluğunun denetlenmesinde ve insan hakları ihlallerinin önlenmesinde merkezi bir rol oynarlar. Deneyimli bir avukatın desteği, karmaşık hukuki süreçlerde bireylerin haklarını korumak ve adil bir sonuca ulaşmak için vazgeçilmezdir. Bu bütüncül hukuki çerçeve, Türk adalet sisteminin birey haklarına verdiği önemi ve hukukun üstünlüğü ilkesine bağlılığını yansıtmaktadır.

    Kümüş & Yüksel Partners Logo

İletişim

E-Posta: info@kypartners.av.tr

© 2024-2025 Tüm hakları saklıdır | KY Partners