Kümüş & Yüksel Partners Logo

Terk Nedeni İle Boşanma Davası

AİLE HUKUKU
05 Ağu 2025
Post görseli

TERK NEDENİ İLE BOŞANMA DAVASI

1. Evlilik Birliğinin Ortak Yaşam Yükümlülüğü ve Türk Medeni Kanunu'ndaki Yeri

Evlilik birliğinin temelini oluşturan en önemli yükümlülüklerden biri, eşlerin birlikte yaşama zorunluluğudur. Türk Medeni Kanunu'nun (“TMK”) 185. maddesinde açıkça belirtilen bu yükümlülük, sadece aynı fiziksel ortamı paylaşmayı değil, aynı zamanda evlilik birliğinin getirdiği diğer sorumlulukları da kapsar. Kanun koyucu, bu "birlikte yaşama yükümlülüğü"nü evliliğin temel bir unsuru olarak görmüş ve bu yükümlülüğün ihlalini evlilik birliğine yönelik ciddi bir aykırılık olarak değerlendirmiştir. Bu durum, terk eyleminin sadece kişisel bir anlaşmazlık olmaktan öte, doğrudan boşanmaya yol açabilecek hukuki bir ihlal olarak kabul edilmesinin temelini oluşturur. Bu nedenle, eşlerden birinin ortak yaşam yükümlülüğünü ihlal etmesi, evlilik birliğinin özüne aykırı bir davranış olarak kabul edilir ve kanun koyucunun evlilik birliğini koruma amacını yansıtır.

2. Terk Kavramının Tanımı ve Hukuki Niteliği

Terk, TMK’nın 164. maddesinde özel bir boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Bu maddeye göre terk, eşlerden birinin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla, haklı bir sebep olmaksızın ortak konuttan sürekli ve iradi şekilde ayrılması veya ortak konuta dönmemesi halidir. Terk nedeniyle boşanma, genel boşanma sebeplerinden farklı olarak, ortak hayatın çekilmez hale gelmesi şartının aranmadığı mutlak bir boşanma sebebidir. Bu mutlak nitelik, kanun koyucunun evlilik görevlerinin belirli ihlallerini evliliğin kendisi için yıkıcı kabul ettiğini gösterir; bu tür bir durumda, boşanma kararı için subjektif bir "çekilmezlik" değerlendirmesine gerek duyulmaz. Bu, hukuki sürecin basitleşmesini sağlarken, terk eyleminin ve ilgili şartların objektif olarak kanıtlanması yükünü artırır. Dolayısıyla, terk nedeniyle boşanma davası açılırken, yasal şartların titizlikle yerine getirilmesi büyük önem taşır, çünkü mahkeme evliliğin genel durumunu değil, sadece terk şartlarının varlığını inceler.

3. Gerçek Terk ve Varsayılan Terk Ayrımı ve Önemi

Terk kavramı, "gerçek terk" ve "varsayılan terk" olmak üzere iki ana kategoriye ayrılır. Gerçek terk, eşlerden birinin fiili olarak, kendi iradesiyle ortak konuttan ayrılması durumunu ifade eder. Buna karşılık, varsayılan terk, eşlerden birinin diğer eşi ortak konuttan kovması, ortak konuta dönmesini engellemesi veya evlilik yükümlülüklerini yerine getiremeyecek bir duruma sürüklemesi halidir. Bu ayrım, boşanma davasını açma hakkının kimde olduğunu belirlemede kritik bir rol oynar. Varsayılan terk durumunda, evi fiilen terk etmeye zorlanan eş değil, diğer eşi bu duruma zorlayan eş terk etmiş sayılır ve terk nedeniyle boşanma davası açma hakkı bulunmaz. Bu durum, temel bir hukuki ilkeyi yansıtır: hiç kimse kendi haksız fiilinden faydalanamaz. Eğer bir eş diğerini evden atmışsa, bu eylemden doğan bir boşanma davasını kendisi açamaz. Hukuk, bu tür durumlarda ayrılığa neden olan asıl tarafı "terk eden" olarak kabul eder, bu da dava stratejisi açısından önemli sonuçlar doğurur. Evde fiziksel olarak kalan tarafın, diğerini terk etmeye zorlaması halinde, terk nedeniyle boşanma davası açma hakkı, ortak konuttan ayrılmak zorunda kalan tarafa geçer.

4. Terk Nedeniyle Boşanma Davasının Esaslı Şartları

    4.1. Ortak Konutun İradi ve Kusurlu Terki

    Terk nedeniyle boşanma davasının ilk ve en temel şartı, eşlerden birinin ortak yaşama son verme kastıyla, kendi isteğiyle ortak konuttan ayrılması ve bu ayrılığın sürekli olmasıdır. Bu eylemin hukuken "terk" sayılabilmesi için, terk eden eşin kusurlu olması gerekir. Yani, eşin ortak konuttan ayrılması tamamen kendi iradesiyle gerçekleşmeli, dışsal sebepler veya zorunluluklar nedeniyle olmamalıdır. Örneğin, can güvenliği tehdidi altında evi terk eden bir eş, memuriyet görevi, hükümlülük, tutukluluk veya karantina gibi haklı nedenlerle evden ayrılan bir eş kusurlu sayılmaz. Bu tür durumlar, terk eyleminin hukuki niteliğini ortadan kaldırır. Mahkemeler, terk iddiasını değerlendirirken sadece fiziksel ayrılığı değil, aynı zamanda bu ayrılığın arkasındaki nedenleri ve eşin iradesini de titizlikle inceler. Bu inceleme, terk eden eşin eyleminin gerçekten evlilik birliğinden kaçma amacı taşıyıp taşımadığını belirlemek için hayati öneme sahiptir.

    4.2. Terkin Evlilik Yükümlülüklerinden Kaçma Amacı Taşıması

    Terk eyleminin hukuki sonuç doğurabilmesi için, terk eden eşin ortak konuttan ayrılmasındaki temel amacın, evlilik birliğinin getirdiği birlikte yaşama ve diğer yükümlülükleri yerine getirmemek olması gerekir. Bu "amaç" unsuru, geçici bir ayrılığı veya evlilik dışı bir amaçla (örneğin uzun süreli bir iş seyahati, hasta bir akrabaya bakmak veya eşlerin karşılıklı anlaşarak bir süre ayrı kalması) gerçekleşen ayrılıkları hukuki terk kapsamından çıkarır. Eşin, evlilik birliğinin gerektirdiği sorumluluklardan kaçınma niyetiyle hareket ettiğinin kanıtlanması gerekir. Bu niyet, genellikle eşin iletişimi kesmesi, yeni bir yaşam kurması, ortak yaşama dönme çağrılarına yanıt vermemesi gibi objektif davranışlardan çıkarılır. Mahkeme, bu amacı belirlemek için tüm somut olayları ve tarafların davranışlarını bir bütün olarak değerlendirir. Bu durum, terk eden eşin zihinsel durumunun dolaylı yoldan kanıtlanmasını gerektirdiğinden, dava sürecinde önemli bir tartışma konusu olabilir.

    4.3. Terkin Haklı Bir Nedene Dayanmaması

    Terk nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için, terk eden eşin ortak konuttan ayrılmasında veya ihtara rağmen dönmemesinde haklı bir nedeninin bulunmaması şarttır. Haklı neden kavramı, terk iddiasına karşı önemli bir savunma mekanizmasıdır. Yargıtay içtihatlarına göre, terk nedeniyle açılan boşanma davasında, davalının ilk terkte haklı olup olmadığı değil, ihtara rağmen eve dönmemekle haklı olup olmadığı önem taşır ve bu haklı nedeni kanıtlama yükü davalının üzerindedir.

    Haklı nedenler geniş bir yelpazeyi kapsayabilir:

    • Can güvenliği tehdidi: Eşin hayatına kastetme, kötü muamele veya şiddet uygulama gibi durumlar.
    • Sağlık sorunları: Eşine zührevi hastalık bulaştırması.
    • Yaşam koşullarının uygunsuzluğu: Eşini dostuyla oturmaya zorlama, eşin kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzurunun ortak yaşam sebebiyle ciddi şekilde tehlikeye düşmesi (TMK 197).
    • İhtarın usulüne uygun olmaması: Çağrılan konutun uygun olmaması, anahtarın yerinin bildirilmemesi veya yeterli yol giderinin gönderilmemesi.
    • Zorlayıcı durumlar: Hastalık, askerlik, hükümlülük, tutukluluk veya karantina gibi eşin iradesi dışında gelişen durumlar.

    Bir eşin başlangıçta haklı bir nedenle (örneğin şiddet nedeniyle) evi terk etmesi mümkünken, bu haklı nedenin ortadan kalkmasına rağmen eve dönmemesi halinde, terk eylemi haklılığını kaybedebilir ve bu tarihten itibaren terk süresi işlemeye başlar. Bu durum, mahkemelerin terk davalarını değerlendirirken sadece başlangıçtaki durumu değil, aynı zamanda eşin dönmeme eyleminin devamlılığını da incelediğini gösterir.

    4.4. Terkin Kesintisiz En Az Altı Ay Sürmesi Kuralı ve İstisnaları

    Terk nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için, terk eyleminin kesintisiz olarak en az 6 ay boyunca sürmüş ve devam etmekte olması gerekir. Bu 6 aylık süre, kanun koyucunun eşlere uzlaşma ve evlilik birliğini yeniden kurma fırsatı tanıdığı bir "bekleme süresi" olarak işlev görür. Bu süre zarfında taraflar evlilik birliğini sürdürme amacıyla yeniden bir araya gelirse, 6 aylık süre kesilir ve yeniden başlar. Ancak, Yargıtay içtihatları, sadece süreyi kesmek amacıyla yapılan samimi olmayan dönüşleri hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirir ve bu tür dönüşlerin süreyi kesmeyeceğini kabul eder. Bu durum, mahkemelerin fiziksel dönüşün ötesinde, bu dönüşün ardındaki niyeti de sorguladığını gösterir.

    Boşanma davası açmak için belirli prosedürel sınırlamalar da bulunur: terk olayını izleyen dördüncü ay bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz. Ayrıca, ihtardan sonra 2 ay geçmedikçe de boşanma davası açılamaz. Bu zaman çizelgesi, terk davasının karmaşık ve aşamalı bir süreç olduğunu ortaya koymaktadır.

    4.5. “Eve Dön” İhtarının Usul ve Esasa Uygunluğu

    “Eve dön” ihtarı, terk nedeniyle boşanma davasının en kritik ve genellikle dava sürecinin başarısını belirleyen unsurudur. İhtarın usul ve esasa uygunluğu, davanın kabulü için hayati öneme sahiptir. İhtar, terk edilen eşin talebi üzerine ya hâkim ya da noter tarafından yapılmalıdır. Bu yetkili makamlar aracılığıyla yapılan ihtar, hukuki geçerlilik kazanır ve davanın temel delillerinden biri haline gelir.

    İhtarın zamanlaması kanunla sıkı bir şekilde belirlenmiştir:

    • Terk eyleminin gerçekleştiği tarihten itibaren en az 4 ay geçmeden ihtar talebinde bulunulamaz. Bu süre, eşlere bir uzlaşma fırsatı tanımak amacıyla konulmuştur.
    • İhtar çekildikten sonra terk eden eşe ortak konuta dönmesi için en az 2 aylık bir süre verilmelidir. Yargıtay içtihatlarına göre, 60 günden az süre verilen ihtarlar geçersiz kabul edilir. Bu süre, terk eden eşin dönüş için gerekli hazırlıkları yapabilmesi ve kararını gözden geçirebilmesi için tanınan makul bir süredir.
    • İhtardan sonra 2 ay geçmedikçe boşanma davası açılamaz. Bu kural, ihtarnamenin amacına ulaşması ve eşin gerçekten dönüp dönmeyeceğinin anlaşılması için gerekli sürenin tanınmasını sağlar.

    Bu sıkı süre kuralları, Türk hukuk sisteminin evlilik birliğini koruma ve taraflara uzlaşma için yeterli zaman tanıma yönündeki eğilimini gösterir. Bu kurallara uyulmaması, davanın reddedilmesine yol açabilir.

      4.5.1. Çağrılan Konutun Uygunluğu (Maddi ve Manevi Bağımsızlık Şartları)

      İhtarname ile çağrılan konutun, eşin ortak yaşamı sürdürebilmesi için uygun olması gerekir. Bu uygunluk hem maddi hem de manevi bağımsızlık açısından değerlendirilir.

      • Maddi Bağımsızlık: Konut döşenmiş, yaşanabilir durumda olmalı ve eşlerin bağımsız bir yaşam sürmesine olanak tanımalıdır. Ortak mutfak, banyo, tuvalet gibi temel ihtiyaçların karşılandığı ayrı bir yaşam alanı sunulmalıdır.
      • Manevi Bağımsızlık: Çağrılan konut, eşlerin anne ve babasıyla veya diğer akrabalarla birlikte yaşanılan bir yer olmamalıdır. Yargıtay, eşin geri dönmesini fiilen imkânsız hale getiren ihtarları (örneğin anahtarın yerinin bildirilmemesi veya yeterli yol giderinin gönderilmemesi) geçerli saymamaktadır. Bu, ihtarın sadece şeklen değil, aynı zamanda içerik olarak da samimi ve uygulanabilir olması gerektiği anlamına gelir.

      4.5.2. İhtarın Haklı ve Samimi Olması Kriterleri

      İhtar, terk edilen eşin evliliği sürdürme yönündeki samimi bir arzusunun ürünü olmalıdır. Aşağıdaki durumlar ihtarın samimiyetini ortadan kaldırabilir ve geçersiz kılar:

      • Evliliğin yürümeyeceğini açıkça ifade etmek veya diğer eşi istemediğini söylemek.
      • İhtardan sonra evliliğin doğasına aykırı söylem veya davranışlarda bulunmak (örneğin başka birisiyle ilişki yaşamak, şiddet uygulamak, hakaret veya tehdit etmek).
      • Eşi ortak konuta kabul etmemek veya eve girişini engellemek.
      • Terk edilen eşin, ihtar gönderdiği anda terk eden eşin önceki kusurlarını affetmiş veya hoş görmüş sayıldığı kabul edilir. Bu, terk nedeniyle boşanma davası açmak isteyen eşler için önemli bir stratejik karardır; zira ihtar çekilmesi, önceki kusurlara dayalı diğer boşanma sebeplerinden feragat anlamına gelir. Bu nedenle, ihtar çekildikten sonra terk eden eşin önceki kusurları gerekçe gösterilerek boşanma davası açılamaz. Ancak, ihtar gönderildikten sonra gerçekleşen olaylar nedeniyle başka iddia ve taleplerle boşanma davası açılması mümkündür.

      4.5.3. İhtarın Sonuçsuz Kalması ve Samimi Olmayan Dönüşlerin Hukuki Sonuçları

      Usulüne uygun yapılan ihtara rağmen terk eden eşin 2 aylık süre içinde ortak konuta dönmemesi veya samimi olmayan bir dönüş yapması durumunda, terk nedeniyle boşanma davası açılabilir. Samimi olmayan dönüşler, genellikle süreyi kesme veya davanın reddedilmesini sağlama amacı taşıdığından, mahkeme tarafından hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilir ve terk süresini kesintiye uğratmaz.

5. Terk Nedeniyle Boşanma Davası Açılamayacak Haller

Bazı durumlar, eşlerin ortak konuttan ayrılmasına rağmen terk nedeniyle boşanma davası açılmasına engel teşkil eder. Bu haller, terk kavramının "kusurlu" ve "amaçlı" olma şartlarını pekiştirir:

  • Ortak konutun eşler tarafından birlikte seçilmemiş olması: Eşlerin evlilik birliği içinde birlikte seçmediği bir konuttan ayrılmak, hukuken terk sayılmaz.
  • Zorlayıcı sebeplerle ayrılık: Memuriyet görevi, hükümlülük, tutukluluk, karantina gibi eşin iradesi dışında gelişen veya mecburi olan ayrılıklar terk olarak değerlendirilmez.
  • Eşlerin anlaşarak ayrı yaşamaya karar vermesi: Eşlerin kendi rızalarıyla veya hakimin müdahalesiyle ayrı yaşamaya karar vermiş olmaları durumunda, terk nedeniyle boşanma davası açılamaz. Bu durum, ayrılığın evlilik yükümlülüklerinden kaçma amacı taşımadığını gösterir.
  • Eşlerden birinin diğerinin yakınlarıyla oturmayı reddetmesi: Bir eşin, diğer eşin ailesiyle veya yakınlarıyla birlikte yaşamayı reddetmesi, terk olarak kabul edilmez. Bu durum, eşlerin bağımsız bir evlilik birliği kurma hakkının bir yansımasıdır.

Bu istisnalar, terk nedenine dayalı boşanma davasının suiistimal edilmesini önlemeyi ve ayrılığın gerçek nedenlerini adil bir şekilde değerlendirmeyi amaçlar.

Şart Açıklama Yasal Dayanak/Süre
Ortak Konutun Terki Eşlerden birinin evlilik yükümlülüklerinden kaçmak amacıyla, haklı bir sebep olmaksızın ortak konuttan ayrılması veya dönmemesi. Gerçek veya varsayılan terk olabilir. TMK m. 164
Kusur Terk eden eşin bu eyleminde kusurlu olması, yani iradi ve zorunlu olmayan bir ayrılık olması.
Süreklilik Terkin kesintisiz olarak en az 6 ay sürmüş ve devam etmekte olması. TMK m. 164, En az 6 ay
İhtar Terk edilen eş tarafından hakim veya noter aracılığıyla usulüne uygun "eve dön" ihtarı gönderilmesi. TMK m. 164
İhtarın Zamanlaması Terk olayından sonra en az 4 ay geçmeden ihtar çekilemez. TMK m. 164
İhtarın Süresi İhtarda terk eden eşe eve dönmesi için en az 2 ay süre verilmelidir. TMK m. 164, En az 2 ay
İhtarın Sonuçsuz Kalması İhtara rağmen terk eden eşin ortak konuta dönmemiş olması veya samimi olmayan bir dönüş yapması.
Dava Açma Süresi İhtardan sonra 2 ay geçmedikçe dava açılamaz. TMK m. 164

6. Terk Nedeniyle Boşanma Davasında İspat Yükü ve Delil Mekanizmaları

Terk nedeniyle boşanma davasında ispat yükü, genel kural olarak davayı açan eşin (terk edilen eşin) üzerindedir. Davacı, terk olayının gerçekleştiğini, terk süresinin kanunda belirtilen asgari 6 aylık süreyi doldurduğunu ve "eve dön" ihtarının usulüne uygun olarak gönderildiğini ve sonuçsuz kaldığını mahkemeye sunulan delillerle kanıtlamakla yükümlüdür. Ancak, terk eden eşin ortak konuttan ayrılmasında veya ihtara rağmen dönmemesinde haklı bir sebebi bulunmadığına dair ispat yükü davalının üzerindedir. Bu, davalının, ihtara rağmen eve dönmemesinin haklı bir nedene dayandığını aktif olarak ispat etmesi gerektiği anlamına gelir. Bu çift yönlü ispat yükü, davanın dinamiklerini önemli ölçüde etkiler; davacı terk olgusunu ve ihtarın usulünü kanıtlarken, davalı kendi eyleminin haklılığını ortaya koymak durumundadır.

Terk nedeniyle boşanma davalarında, terk olgusunun ve diğer şartların ispatı için çeşitli deliller kullanılabilir:

  • Noter veya Mahkeme Yoluyla Gönderilen İhtarname: Bu, davanın en önemli ve olmazsa olmaz delilidir. İhtarın varlığı, içeriği ve usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davanın temelini oluşturur.
  • Tanık Beyanları: Terk olayının gerçekleştiğini, terk eden eşin geri dönmediğini veya ihtara rağmen eve gelmediğini doğrulayan tanıklar mahkemede dinlenebilir. Özellikle komşular, aile üyeleri, ortak arkadaşlar veya apartman yöneticisi gibi üçüncü kişiler, terk olayına doğrudan tanıklık etmişse, ifadeleri güçlü delil niteliği taşır.
  • Terk Eden Eşin Ortak Konuta Dönmediğine Dair Resmi Kayıtlar: Terk eden eşin başka bir adreste yaşadığına dair ikametgâh kayıtları veya resmi beyanları, onun ortak konuta dönmediğini ispatlamak için kullanılabilir. Eşin başka bir şehir veya ülkede ikamet etmeye başlaması da önemli bir delil olabilir.
  • Mesajlar, E-postalar ve Yazışmalar: Eşler arasındaki yazılı iletişimler, terk eden eşin geri dönmeyi reddettiğini veya süreklilik arz eden bir ayrılık içinde olduğunu kanıtlamak için kullanılabilir. Özellikle eşin, geri dönmeyeceğini açıkça ifade ettiği mesajlar mahkemeye delil olarak sunulabilir.
  • Kamera ve Güvenlik Kayıtları: Eşin uzun süredir ortak konuta giriş çıkış yapmadığını gösteren güvenlik kamera kayıtları, ispat açısından güçlü bir delil olabilir.
  • Delil Tespiti: Özellikle "varsayılan terk" iddialarında, terk edilen eşin eve kabul edilmediği veya konutun uygunsuz olduğu gibi iddiaların ispatı için mahkeme aracılığıyla delil tespiti yoluna gidilebilir. Bu, terk iddiasına karşı ileri sürülebilecek savunmaları çürütmek veya desteklemek için önemlidir.

Mahkeme, sunulan tüm bu delilleri bir bütün olarak değerlendirerek terk olayının gerçekten meydana gelip gelmediğini ve davanın diğer şartlarının sağlanıp sağlanmadığını belirler.

7. Terk Nedeniyle Boşanma Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Terk nedeniyle boşanma davalarında görevli mahkeme, Aile Mahkemesidir. Aile Mahkemeleri, aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıkları çözmek üzere özel olarak kurulmuş, uzmanlaşmış mahkemelerdir. Bu mahkemelerin varlığı, ailevi meselelerin hassasiyeti ve karmaşıklığı göz önüne alındığında, daha bütüncül ve tarafların, özellikle çocukların, menfaatlerini gözeten bir yaklaşım sergilenmesini sağlar. Aile Mahkemesi’nin kurulmadığı yerlerde ise bu davalar, Asliye Hukuk Mahkemesi’nde Aile Mahkemesi sıfatıyla görülür. Bu durum, aile hukukunun kendine özgü niteliklerinin, uzmanlaşmış bir yargılama gerektirdiği ilkesini pekiştirir.

Yetkili mahkeme, Türk Medeni Kanunu’nun 168. maddesine göre belirlenir ve davacıya belirli seçenekler sunar:

  • Eşlerden birinin yerleşim yeri (ikametgah) Aile Mahkemesi yetkilidir. Bu kural, taraflardan birinin mevcut ikametgahının bulunduğu yerde dava açma imkanı tanır.
  • Boşanma davasından önce eşlerin son defa kesintisiz olarak 6 aydan daha uzun süreyle birlikte oturdukları yer Aile Mahkemesi de yetkilidir. Bu kural, eşlerin coğrafi olarak ayrılmış olabileceği durumlar için bir kolaylık sağlar ve evlilik birliğinin son ortak yaşam alanını dikkate alır.

Boşanma davalarında kesin yetki kuralı bulunmadığı için, mahkeme yetki itirazını kendiliğinden dikkate almaz. Diğer bir ifadeyle, eğer dava yetkisiz bir mahkemede açılmışsa, diğer tarafın süresi içinde yetki itirazında bulunması gerekir. Aksi takdirde, dava yetkisiz mahkemede görülmeye devam edebilir. Bu durum, yargılama sürecinde esneklik sağlayarak, tarafların yetki konusundaki itirazlarını kullanmamaları halinde davanın daha hızlı ilerlemesine olanak tanır.

8. Terk Nedeniyle Boşanma Davasında Tazminat ve Nafaka

Terk nedeniyle boşanma davası kabul edildiği takdirde, evi terk eden eş tam kusurlu sayılır. Bu kusur tespiti, davanın maddi sonuçları açısından önemli etkiler doğurur. Yargıtay kararlarına göre, boşanmaya neden olan olaylarda tam kusurlu olduğu tespit edilen eş yararına yoksulluk nafakası ve maddi-manevi tazminata hükmedilemez (TMK md. 174-175). Bu durum, terk eyleminin sadece evliliğin sona ermesine değil, aynı zamanda terk eden eşin mali hakları üzerinde de ciddi olumsuz sonuçlar doğurduğunu gösterir. Kanun koyucu, kendi kusurlu eylemiyle evliliği sona erdiren tarafın, bu durumdan mali olarak fayda sağlamasını engellemeyi amaçlamaktadır. Bu, terk nedeniyle boşanma davasının, terk eden eş açısından önemli bir mali risk taşıdığı anlamına gelir.

9. İhtar Çekmenin Diğer Boşanma Sebeplerinden Feragat Anlamına Gelip Gelmediği

Terk nedeniyle boşanma davasının stratejik bir diğer önemli yönü, "eve dön" ihtarı çekilmesinin hukuki sonuçlarıdır. Yargıtay kararlarına göre, terk edilen eş, ihtar gönderdiği anda terk eden eşin önceki kusurlarını affetmiş veya hoş görmüş sayılır. Bu prensip, ihtarın evlilik birliğini sürdürme yönündeki samimi bir davet olarak kabul edilmesinden kaynaklanır. Dolayısıyla, ihtar çekildikten sonra, terk eden eşin ihtar öncesinde gerçekleştirdiği kusurlu davranışlar (örneğin zina, şiddet, hakaret gibi) artık boşanma davası için gerekçe olarak ileri sürülemez (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/2125 E., 2020/3438 K., 29.6.2020). Ancak, bu durum, ihtar gönderildikten sonra gerçekleşen yeni olaylar veya kusurlu davranışlar nedeniyle başka iddia ve taleplerle boşanma davası açılmasına engel teşkil etmez. Bu hukuki durum, terk nedeniyle boşanma davası açmayı düşünen eşlerin, mevcut tüm boşanma sebeplerini dikkatlice değerlendirmesini ve en uygun stratejiyi belirlemesini gerektirir. Zira terk davası açmak, diğer potansiyel güçlü boşanma sebeplerinden feragat anlamına gelebilir.

10. Sonuç

Terk nedeniyle boşanma davası, Türk Medeni Kanunu'nda özel ve mutlak bir boşanma sebebi olarak düzenlenmiş olup, evlilik birliğinin temel yükümlülüklerinden olan birlikte yaşama ilkesinin ihlali durumunda başvurulan önemli bir hukuki yoldur. Bu dava türü, diğer boşanma sebeplerinden farklı olarak, evlilik birliğinin çekilmez hale gelip gelmediğinin araştırılmasını gerektirmemesiyle öne çıkar. Ancak, bu durum, davanın koşullarının son derece sıkı ve şekilci olmasını beraberinde getirir. Özellikle "eve dön" ihtarının usul ve esasa uygunluğu, davanın başarısı için hayati öneme sahiptir; zira en küçük bir usul hatası davanın reddine yol açabilir. Bu durum, kanun koyucunun evlilik birliğini koruma ve taraflara uzlaşma için somut bir fırsat tanıma amacını yansıtır.

Yargıtay içtihatları ve doktrindeki görüşler, terk kavramının ve şartlarının yorumlanmasında yol gösterici olmakla birlikte, her somut olayın kendi özel koşulları içinde titizlikle değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Haklı nedenlerin varlığı, ihtarın samimiyeti ve terkin kesintisizliği gibi unsurlar, mahkemelerce detaylı bir şekilde incelenir. Terk nedeniyle boşanma davasının kabulü halinde terk eden eşin tam kusurlu sayılması ve bunun nafaka ile tazminat talepleri üzerindeki olumsuz etkileri, bu dava yoluna başvurmadan önce kapsamlı bir hukuki değerlendirme yapılmasının gerekliliğini ortaya koyar. Ayrıca, ihtar çekmenin önceki kusurları affetme sonucunu doğurması, davanın stratejik planlamasında dikkate alınması gereken bir diğer önemli husustur. Bu nedenlerle, terk nedeniyle boşanma davası, hukuki bilgi ve tecrübe gerektiren karmaşık bir süreç olup, alanında uzman bir hukuk danışmanından destek almak büyük önem taşımaktadır.

    Kümüş & Yüksel Partners Logo

İletişim

E-Posta: info@kypartners.av.tr

© 2024-2025 Tüm hakları saklıdır | KY Partners