Kümüş & Yüksel Partners Logo

Çocuk ile Kişisel İlişki Kurulması

AİLE HUKUKU
05 Ağu 2025
Post görseli

ÇOCUK İLE KİŞİSEL İLİŞKİ KURULMASI

Çocukla kişisel ilişki kurma hakkı, Türk hukuk sisteminde ve uluslararası alanda çocuğun sağlıklı gelişimi ve aile bağlarının sürdürülebilirliği açısından hayati bir öneme sahiptir. Boşanma veya ayrılık gibi durumlar sonucunda velayeti kendisine bırakılmayan ebeveyn ile çocuk arasında ruhsal ve manevi bağın devamlılığını sağlamak, bu hakkın temel amacını oluşturur. Bu düzenleme, çocuğun velayeti kendisinde olmayan ebeveynin sevgisinden ve ilgisinden mahrum kalmamasını temin ederken, aynı zamanda ebeveynlerin analık ve babalık duygularını tatmin etmelerine olanak tanır. Hakkın kapsamı, çocuğun yetişmesine katkıda bulunmasını, gelişimi hakkında bilgi sahibi olmasını, hısımlık ilişkilerini sürdürmesini ve ebeveynlere karşı yabancılaşmasını önlemesini hedefler.

Bu hakkın hukuki dayanakları hem ulusal hem de uluslararası metinlerde yer almaktadır. Türk Medeni Kanunu (“TMK”) madde 323, velayeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan her anne ve babanın çocukla uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahip olduğunu açıkça belirtir. Ayrıca, TMK madde 182, boşanma veya ayrılık kararı verilirken hâkimin kişisel ilişkiyi re'sen düzenlemesini emredici bir hüküm olarak getirmiştir. Uluslararası düzeyde ise, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi (“BMÇHS”) madde 3, çocukları ilgilendiren tüm faaliyetlerde çocuğun üstün yararının esas alınmasını şart koşarken, madde 9, anne babasından ayrılan çocuğun, yüksek yararına aykırı olmadıkça her iki ebeveyniyle de düzenli kişisel ilişki kurma hakkına sahip olduğunu güvence altına alır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (“AİHS”) madde 8/I de, özel ve aile hayatının korunması hakkı kapsamında, anne ve babanın çocukla kişisel ilişki kurma hakkını güvence altına almaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (“AİHM”) kararları da çocuğun üstün yararının öncelikli olarak gözetilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Bu hak, ilk bakışta velayeti elinde bulundurmayan ebeveynin bir talebi gibi algılanabilir. Ancak, uluslararası sözleşmeler ve Yargıtay içtihatları, kişisel ilişki hakkının aynı zamanda çocuğun da bir hakkı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu hak, sadece evlilik birliği içinde doğan çocuklarla sınırlı olmayıp, evlilik dışı doğan veya evlat edinilen çocukları da kapsar. Bu geniş kapsam, hakkın temel insan hakları arasında yer aldığını ve soy bağına dayanmasının yanı sıra, psikolojik ebeveynlik olgusunu da temel aldığını göstermektedir. Bu çift yönlü ve evrensel nitelik, hukukun sadece ebeveynlerin haklarını değil, öncelikli olarak çocuğun sağlıklı gelişimini ve aile bağlarının sürdürülebilirliğini koruma amacını taşıdığını ortaya koymaktadır. Hukuk, çocuğun ebeveynlerinden birinden mahrum kalmasının yaratacağı manevi boşluğu doldurmayı ve çocuğun ruhsal bütünlüğünü temin etmeyi hedefler. Bu durum, kişisel ilişki düzenlemelerinin sadece yasal bir prosedür olmaktan öte, çocuğun psikososyal iyiliği için kritik bir araç olduğunu açıkça göstermektedir.

1. Kişisel İlişki Hakkının Hukuki Niteliği ve Özellikleri

Çocukla kişisel ilişki kurma hakkı, Türk hukukunda kendine özgü ve güçlü bir hukuki niteliğe sahiptir. Bu hak, anne ve babanın doğrudan kendi kişilikleri itibarıyla sahip oldukları, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olarak kabul edilir. Bu kişilik hakkı niteliği gereği, kişisel ilişki kurma hakkı devredilemez ve bu haktan feragat edilemez. Hatta anne ve babanın bu haktan feragat ettiğine dair yaptıkları anlaşmalar veya mahkeme huzurunda bu yönde açıkladıkları beyanlar, hukuken kesin hükümsüzdür. Bu durum, hakkın sadece bir talep hakkı olmanın ötesinde, kamu düzenini ilgilendiren ve çocuğun üstün yararını doğrudan etkileyen temel bir hak olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, mahkemeler, tarafların kendi aralarında yaptıkları anlaşmalara rağmen, çocuğun yararına aykırı düşen kişisel ilişki düzenlemelerini reddetme yetkisine sahiptir. Bu hukuki güvence, devletin çocuğun temel haklarını koruma konusundaki kararlılığını ve bu hakların pazarlık konusu yapılamayacağını vurgular. Özellikle boşanma gibi hassas süreçlerde, ebeveynler arasındaki anlaşmazlıkların çocuğun temel haklarını ihlal etmesini engellemek için güçlü bir koruma mekanizması sunar.

Kişisel ilişki hakkı, velayet hakkının bir uzantısı olarak değil, ondan bağımsız bir hak olarak düzenlenmiştir. Velayeti elinde bulundurmayan ebeveynin, sırf bu nedenle çocukla kişisel ilişki kurma hakkından yoksun bırakılamayacağı temel bir ilke olarak kabul edilmiştir. Doktrinde bu hak, ebeveynler için "yüküm-hak" olarak tanımlanır. Bu tanım, kişisel ilişki kurma hakkının sadece bir hak olmanın ötesinde, aynı zamanda çocuğun yararını gözetme ve onunla sağlıklı bir bağ kurma yükümlülüğünü de içerdiğini ifade eder. Bu, kişisel ilişki kurma hakkının sadece bir "görüşme" hakkı değil, aynı zamanda çocuğun sağlıklı gelişimini destekleyen aktif bir "katılım" hakkı olduğunu da ortaya koymaktadır.

2. Kişisel İlişki Kurma Hakkına Sahip Olanlar ve Koşulları

Çocukla kişisel ilişki kurma hakkı, Türk Medeni Kanunu ve ilgili uluslararası sözleşmeler çerçevesinde geniş bir yelpazedeki kişilere tanınmıştır. Bu hak, sadece anne ve babayla sınırlı kalmayıp, belirli koşullar altında üçüncü kişilere ve hatta bizzat çocuğun kendisine de tanınmıştır.

    2.1. Anne ve Babanın Kişisel İlişki Hakkı

    TMK madde 323 uyarınca, velayeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan her anne ve baba, çocukla uygun kişisel ilişki kurulmasını talep etme hakkına sahiptir. Bu hak, evlilik içi, evlilik dışı veya evlat edinilen tüm çocuklar için geçerlidir. Babanın bu hakkı kullanabilmesi için çocukla arasında soy bağının kurulmuş olması gerekmektedir. Anne veya babanın ekonomik gücünün yetersiz olması halinde bile, daha sonra düzenli bir gelire kavuşmaları durumunda çocukla kişisel ilişki talep etmeleri doğal karşılanmaktadır.

    2.2. Üçüncü Kişilerin Kişisel İlişki Hakkı

    Türk Medeni Kanunu madde 325, olağanüstü hallerin varlığı durumunda, çocuğun yararına uygun düştüğü ölçüde üçüncü kişilere, özellikle hısımlara da çocukla kişisel ilişki kurma hakkı tanır. Bu kişiler arasında büyükanne, büyükbaba, hala, amca, teyze, dayı gibi akrabalar veya çocuğun eğitim ve terbiyesiyle ilgilenmiş, aralarında duygusal bağ kurulmuş kişiler bulunabilir. Üçüncü kişilerin bu hakkı kullanabilmesi için iki temel koşulun birlikte gerçekleşmesi şarttır: "olağanüstü hallerin" bulunması ve kişisel ilişkinin çocuğun üstün yararına hizmet etmesi. Olağanüstü hallere örnek olarak, anne veya babanın vefatı, kayıp olması veya ayırt etme gücünü yitirmesi veya velayeti elinde bulunduran ebeveyn ile üçüncü kişi arasında husumet bulunması ve çocuğun gösterilmemesi sayılabilir.

    TMK madde 325'in üçüncü kişilere, özellikle hısımlara kişisel ilişki hakkı tanıması, Türk aile yapısının geleneksel ve geniş aile bağlarına verdiği önemi yansıtmaktadır. Bu durum, sadece çekirdek aile üyeleri arasındaki değil, çocuğun gelişiminde kritik rol oynayan diğer akrabalarla olan bağların da hukuken korunduğunu göstermektedir. Bu yaklaşım, yasanın sadece biyolojik veya yasal ebeveynliği değil, aynı zamanda "psikolojik ebeveynlik" ve "duygusal bağ" olgusunu da dikkate aldığını ortaya koyar. Bu esneklik, çocuğun üstün yararı ilkesinin ne kadar geniş yorumlandığının bir göstergesidir. Hukuk, çocuğun sadece anne ve babasıyla değil, hayatındaki diğer önemli figürlerle de sağlıklı ilişkiler kurmasının ruhsal ve sosyal gelişimine katkıda bulunacağını kabul etmektedir. Bu durum, mahkemelere, her somut olayın kendine özgü koşullarını ve çocuğun duygusal ihtiyaçlarını derinlemesine değerlendirme sorumluluğu yükler.

    2.3. Çocuğun Kişisel İlişki Hakkı

    Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi madde 9/III uyarınca, kişisel ilişki kurma hakkı aynı zamanda bizzat çocuğun da bir hakkıdır. Çocuk, kişisel ilişki talebinde bulunabileceği gibi, kurulmuş olan kişisel ilişkinin değiştirilmesini de talep etme yetkisine sahiptir.

3. Kişisel İlişki Kurulmasını Gerektiren Durumlar

Kişisel ilişki kurulması çoğunlukla eşlerin boşanması veya ayrılık kararı sonrası gündeme gelir. Ancak, bu hakkın uygulama alanı boşanma ve ayrılık kurumlarıyla sınırlı değildir. Ortak hayata ara verilmesi, anne babanın evli olmaması, anne babanın velayet hakkının kaldırılması, velayetin değiştirilmesi veya çocuğun bir aile yanına ya da kuruma yerleştirilmesi gibi durumlarda da kişisel ilişki kurulması mümkündür. Mahkeme kararıyla bir düzenleme yapılıncaya kadar, velayet hakkına sahip veya çocuk kendisine bırakılmış kişinin rızası dışında kişisel ilişki kurulamaz.

4. Kişisel İlişkinin Kapsamı, Şekilleri ve Belirlenmesinde Esas Alınan Kriterler

Çocukla kişisel ilişki, sadece fiziksel görüşmelerle sınırlı kalmayıp, çocuğun ve ebeveynin ihtiyaçlarına göre farklı şekillerde düzenlenebilir. Mahkemeler, bu düzenlemeleri yaparken "çocuğun üstün yararı" ilkesini temel alarak birçok faktörü titizlikle değerlendirir.

    4.1. Görüşme, Ziyaret ve İletişim Biçimleri

    Kişisel ilişki, çocuğun velayeti kendisinde olmayan ebeveynle veya diğer üçüncü kişilerle fiziksel olarak bir araya gelmesini (ziyaret etme, belirli zamanları birlikte geçirme) kapsar. Bunun yanı sıra, mektup, e-posta, kısa mesaj, telefon gibi iletişim araçlarıyla da kişisel ilişki kurulabilir. Özellikle tarafların farklı veya uzak yerlerde bulunması durumunda bu iletişim araçları, ilişkinin sürdürülmesi açısından büyük önem taşır. Kişisel ilişki, tekrarlanan ve düzenli aralıklarla devam eden bir ilişki niteliğindedir; tesadüfi karşılaşmalar bu kapsamda değerlendirilmez. Ayrıca, hak sahibinin çocuğun durumu hakkında bilgilendirilme hakkı da kişisel ilişkinin bir parçasıdır. Özellikle çocuğun tıbbi müdahaleleri, okul veya meslek seçimi gibi önemli konularda bilgi alışverişi, bu hakkın doğal bir uzantısıdır.

    4.2. Çocuğun Üstün Yararı İlkesinin Uygulanması

    Kişisel ilişki düzenlemesinde en temel ve öncelikli kriter "çocuğun üstün yararı"dır. Bu ilke, çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin en iyi şekilde sağlanmasını hedefler. Hakim, çocuğun yararı ile başkasının hakları çatıştığında, çocuğun yararına özel bir ağırlık verir ve onun haklarını daha çok gözetir.

    4.3. Yaş, Sağlık, Eğitim ve Diğer Önemli Faktörler

    Mahkemeler, kişisel ilişki düzenlemesi yaparken çocuğun üstün yararını sağlamak amacıyla birçok somut faktörü değerlendirir:

    • Çocuğun Yaşı ve Gelişim Dönemi: Kişisel ilişki, çocuğun yaşına, gelişimine ve ihtiyaçlarına uygun olarak belirlenmelidir. Örneğin, 0-3 yaş arası çocuklar anne bakım ve şefkatine daha fazla muhtaç olduklarından, bu yaş grubundaki çocuklar için yatılı kişisel ilişki genellikle uygun görülmez. Ancak daha büyük çocuklar için yatılı kalma düzenlemeleri yapılabilir, özellikle babadan uzun süre ayrı kalmanın olumsuz etkileri dikkate alınarak yatılı kişisel ilişki kurulması gerekebilir.
    • Sağlık Durumu: Çocuğun fiziksel ve psikolojik sağlığı, kişisel ilişki düzenlemesinde kritik bir faktördür. Çocuğun seyahat etmesine engel sağlık sorunları varsa, kişisel ilişki kurma hakkına sahip tarafın çocuğu bulunduğu yerde ziyaret etmesi gerekebilir.
    • Eğitim ve Okul Dönemleri: Çocuğun eğitimi, okul dönemleri, tatilleri ve kurs dönemleri dikkate alınarak kişisel ilişki düzenlemesi yapılmalıdır.
    • Tarafların Yerleşim Yerlerinin Uzaklığı: Tarafların oturdukları yerin uzaklığı, kişisel ilişkinin sıklığını ve süresini etkileyebilir. Uzak mesafelerde uzun süreli, tatil dönemlerini kapsayan görüşmeler tercih edilebilirken, sık ve kısa süreli görüşmeler hak sahibini masraflı yolculuklara zorlayacağından uygun bulunmayabilir.
    • Kişisel İlişki Kuracak Kişinin Durumu: Hak sahibinin çalışma koşulları, çocuğa olan yakınlığı, kişiliği, yerleşim yeri, boş zamanı ve sosyal çevresi de göz önünde bulundurulur. Örneğin, alkol bağımlılığı gibi durumlar, yatılı kişisel ilişkiyi engelleyebilir.
    • Kardeş İlişkileri: Birden fazla çocuk olup velayetleri farklı ebeveynlere verildiğinde, kardeşlerin birbirlerini görmesini sağlayacak şekilde kişisel ilişki düzenlenmelidir.

    4.4. Çocuğun Görüşünün Alınması ve Değerlendirilmesi

    Çocuğun idrak çağında olması halinde, kendisini ilgilendiren konularda görüşlerinin alınması büyük önem taşır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi madde 12 ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi madde 3 ve 6, çocuğun görüşlerini serbestçe ifade etme ve bu görüşlere yaşına ve olgunluk derecesine uygun olarak özen gösterilmesi hakkını tanır. Çocuğun beyanı tek başına belirleyici olmasa da, mahkeme tarafından uzman (pedagog, psikolog, sosyal hizmet uzmanı) raporları ve diğer delillerle birlikte değerlendirilir. Yargıtay, idrak çağındaki çocuğun yönlendirilmiş beyanlarını dikkate almaz. Çocuğun kişisel ilişki kurmaktan kesinlikle kaçınması durumunda, çocuğun ruhsal dengesini bozmamak adına talebin reddedilmesi gerekebilir.

    Kişisel ilişki düzenlemeleri statik değildir; çocuğun yaşı, gelişim dönemi, eğitim durumu ve hatta tarafların yaşam koşulları gibi faktörlere bağlı olarak zaman içinde değişebilir ve yeniden düzenlenmesi gerekebilir. Örneğin, küçük yaştaki bir çocuk için yatısız görüşme uygunken, çocuk büyüdükçe yatılı görüşme talep edilebilir. Bu durum, kişisel ilişki düzenlemesinin "çocuğun üstün yararı" ilkesinin yaşayan ve sürekli adapte olan bir uygulama olduğunu göstermektedir. Mahkemeler, çocuğun değişen ihtiyaçlarına ve yaşam koşullarına duyarlı olmak zorundadır. Bu esneklik, çocuğun sürekli ve sağlıklı gelişimini desteklemek için hukuki sürecin sadece bir başlangıç noktası değil, aynı zamanda devam eden bir gözetim ve uyarlama mekanizması olduğunu vurgular.

    Kriter Açıklama/Önem Örnek Uygulama
    Çocuğun Üstün Yararı Çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin en iyi şekilde sağlanması. Tüm kararların temelini oluşturur. Çocuğun yararı, ebeveynlerin taleplerinden önce gelir; mahkeme, çocuğun yararına aykırı düzenlemeleri reddedebilir.
    Çocuğun Yaşı ve Gelişim Dönemi İlişkinin çocuğun yaşına ve ihtiyaçlarına uygun olması. 0-3 yaş arası çocuklar için yatılı kişisel ilişki uygun görülmez; daha büyük çocuklar için yatılı kalma düzenlemeleri yapılabilir.
    Çocuğun Sağlık Durumu Çocuğun fiziksel ve psikolojik sağlığının korunması. Seyahat etmesine engel sağlık sorunları varsa, kişisel ilişki bulunduğu yerde düzenlenir.
    Çocuğun Eğitimi/Okul Dönemleri Kişisel ilişkinin çocuğun eğitim hayatını aksatmaması. Okul dönemleri, tatiller ve kurslar dikkate alınarak görüşme günleri belirlenir.
    Tarafların Yerleşim Yerlerinin Uzaklığı Mesafenin görüşme sıklığı ve süresine etkisi. Uzak mesafelerde uzun süreli, tatil dönemlerini kapsayan görüşmeler tercih edilir; sık ve kısa görüşmelerden kaçınılır.
    Kişisel İlişki Kuracak Kişinin Durumu Hak sahibinin yaşam tarzı, kişiliği, bağımlılıkları gibi faktörler. Alkol bağımlısı ebeveynle yatılı kişisel ilişki kurulmaz.
    Çocuğun Görüşü İdrak çağındaki çocuğun kendisini ilgilendiren konularda görüşlerinin alınması. Çocuğun beyanı uzman eşliğinde alınır ve mahkemece diğer delillerle birlikte değerlendirilir; yönlendirilmiş beyanlar dikkate alınmaz.
    Kardeş İlişkileri Kardeşlerin birbirlerini görmesini sağlayacak şekilde düzenleme. Velayetleri farklı ebeveynlerde olan kardeşlerin kişisel ilişkileri birlikte düzenlenir.

5. Kişisel İlişki Hakkının Sınırları ve Değiştirilmesi

Çocukla kişisel ilişki kurma hakkı, mutlak ve sınırsız bir hak değildir. Türk Medeni Kanunu ve Yargıtay içtihatları, belirli koşulların varlığı halinde bu hakkın reddedilebileceğini, kısıtlanabileceğini veya tamamen kaldırılabileceğini öngörmektedir.

    5.1. Hakkın Kısıtlanması veya Kaldırılması Halleri

    Kişisel ilişki hakkının kısıtlanması veya kaldırılması için TMK madde 324/2'de belirtilen temel nedenler şunlardır:

    • Çocuğun Huzurunun Tehlikeye Girmesi veya Bozulması: Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun ruhsal veya fiziksel huzurunun tehlikeye girmesi ya da bozulması durumunda, bu hak sınırlanabilir veya kaldırılabilir.
    • Anne ve Babanın Hakkı Kötüye Kullanması: Anne ve babanın bu haklarını kanunda öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanmaları, özellikle diğer ebeveynin çocukla kişisel ilişkisini zedelemek veya çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemek gibi davranışlar, hakkın kısıtlanmasına yol açabilir.
    • Çocuk ile Ciddi Olarak İlgilenilmemesi: Kişisel ilişki kuran ebeveynin veya üçüncü kişinin çocukla yeterince ilgilenmemesi, onun ihtiyaçlarını karşılamaması halinde de hakkın kaldırılması gündeme gelebilir.
    • Diğer Önemli Sebepler: Kanun, bu hallere ek olarak "diğer önemli sebepler"in varlığını da hakkın kısıtlanması veya kaldırılması için bir gerekçe olarak kabul eder. Bu kapsamda, kişisel ilişki kurmak isteyen kişinin haysiyetsiz bir hayat sürmesi, çocuğa fiziksel veya psikolojik şiddet uygulaması, alkol veya uyuşturucu bağımlılığı veya çocuğun cinsel güvenliğinin tehlikede olması gibi durumlar yer alır.

    Kişisel ilişkinin kaldırılması, çocuğun yararının sağlanması için başka hiçbir imkânın kalmadığı durumlarda, yani "son çare" olarak başvurulması gereken bir yoldur. Mahkeme, gerekli gördüğü takdirde kişisel ilişkiyi sınırlı sürelerle (örneğin ayda bir kez iki saat gibi) ve hatta başlangıçta uzman gözetiminde gerçekleşmesine karar verebilir.

    Kanunda belirtilen "diğer önemli sebepler" ifadesi, hakime geniş bir takdir yetkisi tanırken, aynı zamanda çocuğun üstün yararı ilkesinin somut olaylara göre esnek bir şekilde uygulanmasını sağlar. Bu durum, hukukun sadece mevcut durumu değil, potansiyel riskleri de değerlendirerek çocuğun gelecekteki refahını koruma amacını taşıdığını gösterir. Bu yaklaşım, hukukun "reaktif" olmaktan ziyade "proaktif" bir rol üstlendiğini ortaya koyar. Mahkemeler, sadece ihlal durumunda değil, çocuğun gelişimine yönelik potansiyel tehditleri de öngörerek kişisel ilişkiyi yeniden şekillendirebilir. Bu, aile hukuku alanında adaletin, katı kurallar yerine çocuğun bireysel ihtiyaçlarına ve değişen yaşam koşullarına uyum sağlama kapasitesini vurgular.

    5.2. Değişen Koşullara Göre Yeniden Düzenleme

    Mahkeme tarafından verilen kişisel ilişki kararı, kesin hüküm niteliğinde değildir. Koşullar değiştikçe bu karar, talep üzerine her zaman yeniden düzenlenebilir. Örneğin, çocuğun okul ortamındaki değişiklik nedeniyle yatılı kişisel ilişki yatılı olmayan hale çevrilebilir. Yeniden düzenleme sürecinde de "çocuğun üstün yararı" ilkesi esas alınır.

6. Kişisel İlişki Davalarında Yargılama Süreci ve Yetkili Mahkemeler

Çocukla kişisel ilişki kurulması davası, kendine özgü yargılama usulleri ve yetkili mahkemeleri olan hassas bir süreçtir. Bu süreçte çocuğun üstün yararı ilkesi, her aşamada temel belirleyici rol oynar.

    6.1. Görevli ve Yetkili Mahkeme

    Çocukla kişisel ilişki kurulması istemi davalarında Aile Mahkemeleri görevlidir. Aile Mahkemesi kurulmayan yerlerde ise bu görev Asliye Hukuk Mahkemesine Aile Mahkemesi sıfatıyla aittir. Yetkili mahkeme ise, Türk Medeni Kanunu madde 326/1 ve 326/2 uyarınca çocuğun oturduğu yer mahkemesidir. "Oturma yeri" kavramı, çocuğun velayet altında olup olmamasına göre farklılık gösterir: çocuk velayet altında ise velisinin yerleşim yeri çocuğun da yerleşim yeri sayılır; çocuk velayet altında değil ve ayrıca mahkeme kararı ile anne babadan birinin yanında da bırakılmış değilse, çocuğun oturma yeri, onun yerleşimi sayılır. Boşanmaya ve evlilik birliğinin korunmasına ilişkin yetki kuralları saklı tutulmuştur.

    6.2. Yargılama Usulü ve Delillerin Önemi

    Bağımsız olarak açılan çocukla kişisel ilişki kurulması davalarında basit yargılama usulü uygulanır. Boşanma davası içinde görülen kişisel ilişki istemi ise, yazılı yargılama usulüyle karara bağlanır. Mahkeme, çocuğun üstün yararını temel alarak delilleri titizlikle değerlendirir. Bu deliller arasında tanık beyanları, pedagog veya uzman raporları, sosyal inceleme raporları ve tarafların yaşam koşullarına ilişkin belgeler bulunabilir. Özellikle çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimini destekleyecek delillerin sunulması büyük önem taşır.

    Uzman raporları, pedagog veya sosyal hizmet uzmanlarının hazırladığı raporlar, mahkeme kararında önemli bir etken olarak kabul edilir. Bu raporlar, çocuğun psikolojik durumunu, ebeveynlerle olan bağını ve kişisel ilişkinin çocuğa olası etkilerini değerlendirerek mahkemeye bilimsel bir perspektif sunar. Çocuğun dinlenmesi, çocuğun psikolojik olarak etkilenmemesi için uygun bir ortamda, çoğu zaman bir uzman eşliğinde gerçekleştirilir. Çocuğun beyanı tek başına belirleyici olmasa da mahkeme tarafından dikkate alınır. Yargıtay, idrak çağındaki çocuğun yönlendirilmiş beyanlarını dikkate almaz.

    Yargılama sürecinde uzman raporlarının ve çocuğun uzman eşliğinde dinlenmesinin bu kadar vurgulanması, mahkemelerin hukuki kararlarını verirken sadece yasal metinlere değil, aynı zamanda çocuk psikolojisi ve gelişimi gibi multidisipliner alanların verilerine de dayandığını göstermektedir. Bu durum, "çocuğun üstün yararı" ilkesinin soyut bir kavram olmaktan çıkıp, somut bilimsel verilerle desteklenen bir uygulama haline geldiğini işaret eder. Bu yaklaşım, aile hukuku davalarının sadece hukuki ihtilaflar değil, aynı zamanda sosyal ve psikolojik boyutları olan karmaşık meseleler olduğunu kabul eder. Uzmanların katılımı, kararların çocuğun uzun vadeli refahını en iyi şekilde sağlayacak biçimde alınmasına yardımcı olur ve hukuki sürecin çocuğun travmatize olmasını engelleme potansiyelini artırır.

7. Kişisel İlişki Kararlarının İcrası ve Yaptırımlar

Çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının yerine getirilmesi, son yıllarda yapılan yasal düzenlemelerle önemli bir değişime uğramıştır. Bu değişikliklerin temel amacı, icra süreçlerinin çocuk üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmek ve çocuğun üstün yararını önceliklendirmektir.

    7.1. Yeni İcra Sistemi ve Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlükleri (ADM)

    7343 sayılı Kanun ile çocuk teslimi ve kişisel ilişki kurulmasına dair ilamların icrası, icra dairelerinin görev alanından çıkarılarak Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlükleri (ADM) ve Çocuk Görüşme Merkezleri (CGM) tarafından yerine getirilmeye başlanmıştır. Bu yeni sistemin temel amacı, çocuğun üstün yararını esas alarak, çocuk dostu bir ortamda, zorlama olmaksızın, uzmanlar eşliğinde kişisel ilişkinin tesis edilmesini sağlamaktır. ADM'ler, çocuk görüşme merkezlerini parklara, bahçelere, sosyal ve kültürel faaliyet alanlarına yakın konumlandırarak çocukların kaliteli zaman geçirmesine olanak tanır. Başvuru, hak sahibinin dilekçesi ve mahkeme kararı ile ADM'ye yapılır. Çocuğun yerleşim yeri müdürlüğü yetkilidir; ancak hak sahibi kendi bulunduğu yerden de başvuru yapabilir. Uzaklaştırma kararı verilen kişiler için işlemler, taraflar yüz yüze getirilmeden, zaman aralığı ayarlanarak ve güvenlik önlemleri alınarak gerçekleştirilir.

    7.2. Çocuk Görüşme Merkezleri ve Uygulama Esasları

    İlam ve tedbir kararları, müdürlükçe görevlendirilen uzmanlar (psikolog, pedagog, sosyal çalışmacı, çocuk gelişimci ve rehber öğretmenler) tarafından yerine getirilir. Yükümlünün çocuğu bizzat görüşme merkezine getirmesi esastır. Hak sahibi de çocuğu bizzat alıp bırakmalıdır. Çocuğun görüşmeyi reddetmesi halinde, uzman veya öğretmen tarafından çocuk, hak sahibi ve yükümlü ile görüşmeler gerçekleştirilerek çocuğun görüşebilmesi temin edilmeye çalışılır. Bu süreç on beş günü geçemez.

    7.3. Çocuğun Teslimi ve Kişisel İlişki Giderleri

    Bu iş ve işlemler için yapılacak tüm masraflar, avukatlık ücreti hariç, Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır. Bu düzenleme, kişisel ilişki hakkının kullanımının ekonomik engellere takılmamasını sağlamayı hedefler. Kural olarak, çocukla kişisel ilişki kurma hakkına sahip olan taraf, ulaşım ve bakım masraflarını karşılamakla yükümlüdür. Ancak, bu tarafın maddi durumunun iyi olmadığı hallerde velayeti elinde bulunduran tarafın masrafları kısmen ya da tamamen karşılaması gerekebilir.

    7.4. Mahkeme Kararına Uymamanın Hukuki Sonuçları ve Disiplin Hapsi

    Çocuk teslimi ve kişisel ilişki kararları, kesinleşmedikçe icra edilemez. Ancak, geçici velayet ve kişisel ilişki kararlarının icrası için kesinleşme şartı aranmaz. Mahkeme kararının ihlali halinde, yani çocuğu teslim etmeyen veya kişisel ilişkiyi engelleyen taraf hakkında yasal işlem başlatılabilir.

    • Disiplin Hapsi: Çocuğu göstermeyen eş, Çocuk Koruma Kanunu madde 41/F-2 uyarınca üç günden on güne kadar disiplin hapsiyle cezalandırılabilir. Çocuk teslimine ilişkin ilam veya tedbir kararının gereğini yerine getirmeyen veya yerine getirilmesini engelleyen kişi hakkında İcra ve İflas Kanunu madde 341 uyarınca altı aya kadar tazyik hapsine karar verilebilir. Hapsin uygulanmasına başlandıktan sonra ilamın gereği yerine getirilirse kişi tahliye edilir.
    • Şikayet Süresi: Çocuğu göstermeme suçu şikayete bağlı bir suçtur. Mağdur tarafın, olayın öğrenilmesinden itibaren bir ay içinde şikayette bulunması gerekir.
    • Velayet Değişikliği Riski: Mahkeme tarafından belirlenen kişisel ilişki günlerine uymayan ebeveyn, velayeti kaybetme riskiyle de karşı karşıya kalabilir.

    Çocuk teslimi ve kişisel ilişki icra süreçlerinin Adalet Bakanlığı bünyesindeki ADM'lere devredilmesi ve masrafların devlet tarafından karşılanması, bu süreçlerin artık bir "borcun tahsili" gibi değil, "çocuğun üstün yararı" odaklı bir sosyal hizmet olarak görüldüğünü göstermektedir. İcra dairelerinin zorlayıcı atmosferinden uzaklaşılması ve uzman desteğinin sağlanması, çocuğun bu süreçten en az zararla çıkmasını hedefleyen köklü bir paradigma değişimini temsil eder. Kolluk kuvvetlerinin zor kullanma yetkisinin sadece yükümlüye yönelik olması ve çocuk üzerinde zorlama yapılmaması da bu insancıl yaklaşımın bir parçasıdır. Bu reform, Türk hukuk sisteminin çocuk hakları alanındaki uluslararası standartlara uyum sağlama ve çocuğun psikolojik sağlığını önceliklendirme çabasının somut bir göstergesidir. Eski icra sisteminin çocuklarda yarattığı travmatik etkileri azaltmayı amaçlayan bu düzenleme, adaletin sadece "doğru" kararı vermekle kalmayıp, aynı zamanda bu kararın "nasıl" uygulandığıyla da ilgili olduğunun farkındalığını yansıtır.

    İhlal Türü Uygulanacak Yaptırım Yasal Dayanak Şikayet Süresi/Özellikleri
    Çocuğu teslim etmeme/kişisel ilişkiyi engelleme 3 günden 10 güne kadar disiplin hapsi; 6 aya kadar tazyik hapsi. Velayet değişikliği riski. ÇKK m. 41/F-2, İİK m. 341 Şikayete bağlıdır. Mağdur tarafın olayı öğrenmesinden itibaren 1 ay içinde şikayette bulunması gerekir.
    Kişisel ilişki süresi sonunda çocuğu geri getirmeme 3 aya kadar disiplin hapsi. İİK m. 341 (kıyasen) Şikayete bağlıdır. Mağdur tarafın olayı öğrenmesinden itibaren 1 ay içinde şikayette bulunması gerekir.

8. Sonuç

Çocukla kişisel ilişki kurma hakkı, Türk Medeni Kanunu ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış, çocuğun üstün yararı ilkesi temelinde şekillenen, vazgeçilemez ve devredilemez bir haktır. Bu hak, sadece anne ve babayı değil, belirli koşullar altında büyükanne, büyükbaba gibi üçüncü kişileri ve bizzat çocuğu da kapsayan geniş bir çerçeveye sahiptir. Mahkemeler, kişisel ilişki düzenlemelerini yaparken çocuğun yaşı, sağlığı, eğitimi, tarafların yerleşim yerlerinin uzaklığı ve çocuğun kendi görüşü gibi birçok faktörü titizlikle değerlendirerek, her somut olaya özgü en uygun kararı vermeye çalışır. Bu düzenlemelerin statik olmayıp, değişen koşullara göre yeniden değerlendirilmesi ve uyarlanması, hukukun çocuğun sürekli ve sağlıklı gelişimine verdiği önemi gösterir.

Son dönemde 7343 sayılı Kanun ile kişisel ilişki kararlarının icra süreçlerinin icra dairelerinden alınarak Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlükleri ve Çocuk Görüşme Merkezleri aracılığıyla, uzmanlar eşliğinde ve devlet güvencesi altında gerçekleştirilmesi, bu alanda önemli bir paradigma değişimi yaratmıştır. Bu reform, çocuğun icra süreçlerinden kaynaklanabilecek travmatik etkilerini azaltmayı ve çocuk dostu bir ortamda aile bağlarının sürdürülmesini sağlamayı hedeflemektedir. Kararlara uyulmaması halinde ise disiplin hapsi gibi yaptırımlar öngörülerek, çocuğun haklarının etkin bir şekilde korunması amaçlanmıştır. Bu kapsamlı hukuki çerçeve, aile bağlarının sürdürülmesini ve çocuğun sağlıklı gelişimini desteklemeyi amaçlayan, dinamik ve koruyucu bir yapı sunmaktadır.

    Kümüş & Yüksel Partners Logo

İletişim

E-Posta: info@kypartners.av.tr

© 2024-2025 Tüm hakları saklıdır | KY Partners