ANONİM ŞİRKETLERDE HAMİLİNE YAZILI HİSSE SENETLERİNİN KAYBI NEDENİYLE İPTALİ
Anonim şirketlerin ihraç ettiği hamiline yazılı pay senetleri, Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) çerçevesinde kıymetli evrak niteliği taşımaktadır. Kıymetli evrakın temel özelliği olan sıkı bağlılık ilkesi gereğince, bu senetlerin içerdiği haklar ancak senedin ibrazı ve devri yoluyla ileri sürülebilir ve el değiştirebilir. Bu durum, senedin fiziki varlığı ile temsil ettiği ekonomik değer arasındaki ayrılmaz bağı ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, hamiline yazılı pay senetlerinin yetkisiz kişilerin eline geçmesi veya kullanılamaz hale gelmesi, hak sahipleri açısından önemli mağduriyetlere yol açabilecek hukuki ve ekonomik riskler barındırmaktadır. Bu makalede, bu tür olumsuz durumlarda başvurulacak olan hamiline yazılı pay senetlerinin zayi olması nedeniyle iptal prosedürü, TTK hükümleri ve yargısal uygulamalar ışığında detaylı bir şekilde incelenecektir.
1. İptal Prosedürünün Hukuki Dayanağı ve "Zayi Olma" Kavramı
Hamiline yazılı pay senetlerinin kaybı veya kullanılamaz hale gelmesi durumunda uygulanacak iptal prosedürü, TTK'nın 661 ve devamı maddelerinde özel olarak düzenlenmiştir. Kanun metninde geçen "zayi olma" ifadesinin kapsamı açıkça tanımlanmamış olmakla birlikte, yerleşik yargısal içtihat ve doktrindeki genel kabul, bu kavramın senedin hak sahibinin iradesi dışında elinden çıkmasını (çalınma, kaybolma gibi) veya hak sahibinin elinde bulunsa dahi işlevini yerine getiremeyecek derecede zarar görmesini (yanma, yırtılma, tahrip olma gibi) içerdiği yönündedir. Dolayısıyla, senedin fiziki bütünlüğünün bozulduğu veya senedin üzerindeki tasarruf yetkisinin ortadan kalktığı her türlü durum, zayi olma kapsamında değerlendirilebilecektir. Ancak, her somut olayın kendine özgü şartları dikkate alınarak, zayi olma halinin varlığı mahkeme tarafından titizlikle değerlendirilmelidir.
2. İptal Talebinde Bulunabilecek Hak Sahipleri
Hamiline yazılı pay senedinin zayi olması nedeniyle iptal talebinde bulunma yetkisi, TTK tarafından açıkça "hak sahibi" olan kişilere tanınmıştır. Bu hüküm gereğince, anonim şirketin kendiliğinden bu yönde bir başvuru yapması mümkün değildir. Ancak, "hak sahibi" kavramı dar bir şekilde yorumlanmamalıdır. Kıymetli evrak hukukunun genel prensipleri doğrultusunda, yalnızca senedin maliki değil, aynı zamanda senet üzerinde intifa hakkı sahibi olanlar veya senedi rehin alan alacaklı hamil de iptal talebinde bulunabilecektir. Zira bu kişilerin de senedin varlığı ve geçerliliği üzerinde korunmaya değer hukuki menfaatleri bulunmaktadır.
Pay senedi üzerinde iştirak halinde mülkiyet söz konusu ise, yani birden fazla kişinin pay üzerinde belirli pay oranları olmaksızın ortaklığı bulunuyorsa, iptal talebinin bütün ortaklar tarafından birlikte yapılması zorunludur. Buna karşılık, pay senedi üzerinde müşterek mülkiyet, yani birden fazla kişinin pay üzerinde belirli hisselerle malikliği mevcutsa, maliklerden herhangi biri tek başına iptal başvurusunda bulunabilecektir. Bu ayrım, mülkiyetin niteliğinden kaynaklanan tasarruf yetkisine ilişkindir.
3. İptal Başvurusunda Sunulması Gereken Deliller ve İspat Yükü
Senedin iptalini talep eden hak sahibi, mahkemeye sunacağı dilekçede öncelikle senedin zilyedi olduğunu ve senedin zayi olduğunu inandırıcı delillerle ortaya koymakla yükümlüdür. TTK, bu aşamada kesin ispatı şart koşmamakta, ancak olayın makul ve mantıklı bir şekilde açıklanmasını ve sunulan delillerin olayın gerçekleştiğine dair kuvvetli bir kanaat oluşturmasını aramaktadır. Bu bağlamda, hamiline yazılı pay senetlerinin Merkezi Kayıt Kuruluşu (“MKK”) nezdinde kaydının yapılmış olması, hak sahipliğinin ispatı açısından büyük kolaylık sağlayacaktır. Zira MKK kayıtları, senedin kimin adına kayıtlı olduğunu ve dolayısıyla hak sahibini tevsik eden resmi bir belge niteliği taşımaktadır. Henüz MKK kaydı yapılmamışsa, hak sahibi elindeki diğer her türlü delili (örneğin, senedin fotokopisi, ödeme dekontları, şirket kayıtları vb.) mahkemeye sunarak iddiasını desteklemelidir.
Özellikle senetlerin çalınması gibi hukuka aykırı bir şekilde elden çıkması durumlarında, derhal yetkili kolluk kuvvetlerine (polis veya cumhuriyet savcılığı) başvurarak şikâyette bulunmak, hem olayın aydınlatılmasına yardımcı olacak hem de mahkemeye sunulabilecek inandırıcı delillerin toplanmasını sağlayacaktır. Hak sahibi, iptal başvurusunda zayi olan senedin seri numarası, nominal değeri, ihraç tarihi gibi ayırt edici özelliklerini ve içeriğini mümkün olduğunca detaylı bir şekilde belirtmelidir. Yargıtay içtihatları da bu bilgilerin sunulmasının önemini vurgulamaktadır. Senedin fiziki veya dijital bir kopyasının mahkemeye sunulması da, senedin kimliğini ve içeriğini ispatlama açısından değerlidir.
4. Mahkeme Tarafından Yapılacak İşlemler ve İlan Süreci
Mahkeme, hak sahibinin sunduğu delilleri ve yaptığı açıklamaları yeterli ve inandırıcı bulursa, zayi olan senedi elinde bulunduran kişiyi belirli bir süre (TTK'da bu süre en az altı ay olarak belirlenmiştir) içinde senedi ibraz etmeye davet eder ve aksi takdirde senedin iptal edileceği ihtaratını içeren bir ilan yayınlar. Bu ilan, Ticaret Sicili Gazetesi'nde ve uygun görülecek diğer yayın araçlarında toplam üç kez yayımlanır. İlanın amacı, senedi haksız yere elinde bulunduran veya senedin akıbeti hakkında bilgi sahibi olan kişilerin mahkemeye başvurmasını sağlamaktır.
Belirlenen süre içinde zayi olan senet mahkemeye ibraz edilirse, mahkeme ibraz eden kişiye karşı hak sahibinin istihkak davası (senedin iadesi davası) açması için uygun bir süre tanır. Bu dava sonucunda, senedin gerçek hak sahibi tespit edilerek karar verilir. Şayet ilan edilen süre zarfında senet ibraz edilmezse, mahkeme zayi olan senedin iptaline karar verebilir. İptal kararı kesinleştikten sonra, zayi olan senet hukuken geçersiz hale gelir.
5. Önleyici Tedbir Talebi
Hak sahibi, iptal süreci devam ederken, zayi olan senedi haksız yere elinde bulunduran kişinin pay sahipliğinden doğan hakları (örneğin, genel kurula katılma, oy kullanma, kar payı alma gibi) kullanmasını veya MKK nezdinde herhangi bir bildirimde bulunmasını engellemek amacıyla mahkemeden ihtiyati tedbir talep edebilir. Doktrinde genel kabul gören görüşe göre, bu tür önleyici tedbirler, İcra ve İflas Kanunu'ndaki ihtiyati tedbir hükümlerine tabi olup, talepte bulunanın mahkemece belirlenecek bir teminatı yatırması gerekebilir. Önleyici tedbir talebi, özellikle pay senetlerinin çalınması veya kaybolması gibi durumlarda önem arz eder. Zira senede bağlı hakların başkaları tarafından kötü niyetli bir şekilde kullanılma riski mevcut değilse, prensip olarak bu tür bir tedbir talep etmekte hukuki bir menfaat bulunmayabilir.
6. İptal Prosedürünün Niteliği ve Görevli Mahkeme
Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre, hamiline yazılı pay senetlerinin iptali prosedürü bir dava niteliğinde olmayıp, çekişmesiz yargı işi olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, süreç hasımsız olarak yürütülür. İptal talebini içeren dilekçenin, anonim şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesi'ne sunulması gerekmektedir.
7. Sonuç
Sonuç olarak, hamiline yazılı pay senetlerinin zayi olması durumunda, bu senetlerin mahkeme kararı olmaksızın hukuken iptali mümkün değildir. Bu nedenle, pay senetlerinin zayi olduğu fark edildiği anda, yukarıda detaylı bir şekilde belirtilen önlemlerin ivedilikle alınması ve iptal prosedürünün gecikmeksizin başlatılması büyük önem taşımaktadır. İlgili anonim şirket, mahkeme tarafından verilen iptal kararı kesinleştikten sonra, zayi olan pay senetlerinin yerine yeni pay senetlerini düzenleyebilir. Mahkeme kararı olmadan, yalnızca yönetim kurulu kararıyla zayi olan senetler gerekçe gösterilerek yeni senet düzenlenmesi hukuken uygun olmayacaktır. Aksi takdirde, aynı payları temsil eden birden fazla geçerli senedin ortaya çıkma riski doğacak ve bu durum şirket ve pay sahipleri açısından ciddi hukuki sorunlara yol açabilecektir. Bu süreçte, hak sahiplerinin hukuki danışmanlık alarak hareket etmeleri, hak kayıplarının önlenmesi açısından önem arz etmektedir.